Pelin Hocaoğlu

Tarih: 18.07.2025 12:55

YILLARIN TECRÜBESİ Mİ, GENÇLİĞİN HEYECANI MI?

Facebook Twitter Linked-in

Dr. Mimar

Pelin Durmuş Hocaoğlu

pelinnil8@gmail.com
İnsan kendi bile bilmezken, bunu sektördekilere inandırmak daha da zordur.

Gençler işe atıldığında, okulda öğrendiklerinin yalnızca bir temel olduğunu; asıl inşa edilecek şeylerin ise çok daha fazla olduğunu fark eder. Üstelik okulda özgür bir öğrenme ortamında soru sormaya, tartışmaya, hata yapmaya çekinmezken; sektörde eksiklerini fark ettirmeden tamamlamanın yollarını ararlar. 
Genç mimarlar görür ki bir projenin üretim süreci; devreye giren yönetmelikler, diğer disiplinlerle kurulan iş birlikleri, insan ilişkileri ve uygulama süreçleriyle birlikte çok daha karmaşık bir yapıya sahiptir.

Tüm bunları öğrenebilmek için ilk adımda alınacak bir iş gerekir. İşte tam bu noktada, sahip olduğunuz teknik bilgiler kadar, hatta belki de daha çok, içinizde taşıdığınız heves, heyecan ve coşku önem kazanır. Bu duygularla karşınızdakine geçireceğiniz güven sayesinde alacağınız her iş, eksiklerinizi tamamlayan birer rehbere dönüşür.

Ben Pelin. 
2010 yılında KTÜ Mimarlık Bölümünden mezun olduğumda, sektörde üç yıllık deneyimi olan eşimle birlikte ofis açtık. O dönem tüm bu eşiklerden geçeceğimizi açıkçası çok da bilmiyordum. Ama içimdeki enerjinin bana verdiği güçle, elimi her taşın altına sokacak cesareti görüyordum kendimde. 
Nitekim o cesaretimiz, yenilikçi yaklaşımımız, heyecanımız kısa sürede projelerde çalıştığımız insanlara da geçmiş olacak ki işler hızla gelmeye başladı. Genç olmanın avantajlarını ve dezavantajlarını aynı hızla yaşamaya başladık. Kendimi ispatlama baskısı gece gündüz işleri düşünmeme sebep oluyordu.

Hele bir iş vardı ki... sonunda zona hastası olacak kadar zorlamıştı. 
İnsan ilişkileri, işin bitirme süresinin kısalığı, işverenin neredeyse imkansız istekleri ve beni bu isteklerin altından kalkabilecek biri olarak görmemelerinden kaynaklanan baskı... Dahası, daha önceki deneyimlerinden dolayı mimarlara karşı önyargılı yaklaşımlarını da yıkmaya çalışıyordum.  
Bir buçuk ay gibi kısa bir sürede hem tasarımı yapıp hem de uygulamayı tamamlamam gerekiyordu. Projenin uygulama aşaması, çiziminden çok daha zorluydu.Her iş koluyla ilk kez bağlantılar kurup onlara iş yaptırmak; yönetmeliklerden çok, konuşulmayan kuralları ve insan doğasını öğrenmemi sağladı.Sabahtan geceye kadar maraton koşar gibi çalıştım. Anlaşmazlıkları çözdüm, yanlışları düzelttim, yeri geldi sıfırdan başladım. Ve sonunda, tüm bu süreci sıkı bir muhabbetle tamamlayarak işi teslim ettim. Tüm yaşanan olumsuzluklara rağmen dürüst davrandığım için zamanla eksiklerimi görmezden geldiler. Hatta “Gençliğine veriyoruz,” diyerek tatlı bir kabulle yumuşadılar. :)

Bu süreçte tüm zamanımı, emeğimi, bilgimi ortaya koydum, en çok da içimden taşan heyecanımı... 
Ve gördüm ki: Genç ve toy olabilirsiniz, ama tecrübeli kişilerde olmayan bir şeye sahipsiniz; o sarsılmaz coşkuya, bitmeyen heyecana ve tertemiz bir geçmişe. 
İşte bu duygular sizin en büyük rehberiniz.  

Bu duygulara güvenin. Kendinize güvenin. 
Yola çıkın ve var olan bilgilerinizin üzerine deneyimler katarak, yelkenleri suya indirmeden, ardınızda güzel izler bırakarak dosdoğru seyre devam edin. 
Göreceksiniz, rüzgâr sizinle gelecek.

Kalın sağlıcakla…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —