Huzur KORKMAZ TOPAL - Yaşam Koçu

Tarih: 15.12.2023 15:14

VERİMLİ BİR HAFTA

Facebook Twitter Linked-in

GÖRDÜKLERİM DUYDUKLARIM

Huzur KORKMAZ TOPAL

Yaşam Koçu

huzur06peri@gmail.com

 

Pazar günü başladım kültürel etkinliklere. Trabzon Haluk Ongan Sahnesi’nde çok güzel tek kişilik bir oyun seyrettim.  Ankara’dan özel bir tiyatro grubunun bir oyunu idi.

“Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu” adlı oyunu izlerken kendimi birden ortaokul öğrencisi olduğum günlerde buldum. Öncelikle annemin beni ilk kez tiyatroya götürdüğü gün geldi aklıma. İlkler hakikaten hiç unutulmuyor; hele de önem verdiğiniz bir ilkse.

İlk gittiğim tiyatro oyunu Fransız Komedi yazarı Moliere’nin “Cimri” adlı oyunu idi. Daha sonra da iki kez izlediğim oyunun ilk lezzetini hiç alamadım. Evet ilk tiyatro deneyimimi yaşadığım o günü hatırladıktan sonra ilk platonik aşkım geldi aklıma. Yalnız olduğum için kimseye belli etmeden içimden kahkahalar attım.

Onunla da Ankara Altındağ Devlet Tiyatrosu’nda hep karşılaştım. Kocaman adamdı ama ben âşık olmuştum.  Her oyuna gittiğimizde platonik aşkım kapıda.  Sanki sadece bana ‘hoş geldin’ diyormuş gibi geliyordu.

Evet, Pazar günü hatırladığım bir tiyatro maceram daha vardı. O ise Lise yıllarıma aitti. Lise 2. sınıftaydım sanırım. Türk Dili ve Edebiyatı dersinde öğretmenimiz bize bir tiyatro oyununu işaret ederek, “Bu oyuna gitmenizi ve sanki bir tiyatro eleştirmeni gibi oyunu değerlendirmenizi istiyorum. Bu sizin yıllık ödeviniz olarak değerlendirilecektir.” dedi. Ben, dönemine göre biraz asi ruhlu bir gençtim. Bu oyuna gitmek için hiç çaba sarf etmedim ama gel gör ki, yıllık ödevlerin toplanma vakti gelmişti ve ben ne yapacağımı bir türlü bilemeden hemen en yakın arkadaşımın evinde aldım soluğu. Arkadaşım bana tüm oyunu baştan sona kadar anlattı ve hiç değilse beni sıfır almaktan kurtarmıştı.

Ödevlerimizi teslim edip sonuçlarını bekledik. Ödevlerimizi okuduğunu ve sadece tek bir kişinin on aldığını söyleyen canım hocam beni tahtaya çağırdı. Ben neye uğradığımı şaşırmıştım. Kendi kendime sınıfta tek sıfır alan da benim diye içimden geçirerek tahtaya kalktım. Öğretmenimiz beni alkışlattı ve “bu sınıfta değil, bu okulda böylesi güzel bir ödev yapan başka kimse yoktu çocuklar” diyerek beni tebrik etti ve oturmamı söyledi.

Ben neye uğradığımı şaşırdım. Bana oyunu anlatan arkadaşıma haksızlık yapmış olabileceğimi düşündüğümden yerime oturur oturmaz parmak kaldırarak olayı öğretmenime anlattım. Bu olaya oldukça çok şaşıran öğretmenim “Aslında pek iyi bir şey yapmadın, verilen görevi yerine getirmediğin için kendini iyi hissetmemen oldukça doğru bir davranış. Fakat büyük bir risk alarak bizlere doğruyu söylemen ve sana oyunu anlatan arkadaşına da haksızlık etmemen takdir edilecek bir şey.” dedi ve ekledi: “Ben oyuna gidene on vereceğim demedim. Oyunu seyrettikten sonra eleştirel bir dille oyunu değerlendirmenize not vereceğim için Huzur aslında hak ettiği notu aldı, ama şöyle bir istisna yapıp ben Huzur arkadaşınıza bu oyunu böylesi güzel izleyerek tüm noktasına kadar anlatan Filiz arkadaşınıza da zaten almış olduğu dokuz puanının yanına bir not daha ekleyip okulumuz da iki on alan öğrencimiz var diyeceğim.”

İşte Pazar günü tiyatroda böyle duygularla izledim oyunu, oyuncunun performansı ve duyguları aktarımı hiçte fena değildi. Birçok duyguyu bizlere aktarırken göstermiş olduğu performans beni çok memnun etti. 

Aslında sizlere bu hafta gerçekleştirdiğim bir hedefimi de anlatmak istiyordum, onu bir dahaki haftaya sizlerle paylaşayım mı?

Evet bu hafta ki son etkinliğim ise güzel bir hanımefendiden dinlediğim bir söyleşi oldu. Eğitimci-Yazar Hatice Kübra Tongar’ın konuşmacı olarak katıldığı programı Akçaabat Belediyesi düzenledi. Kalabalık bir kadın topluluğunun takip ettiği program bir buçuk saat sürdü. “Bağırmayan Anne Baba Olmak” konulu söyleşide nasıl bağırmadan çocuk yetiştirebilirizi öğrendik.

Öğrendiklerimi sizlere yeri geldikçe aktarmaktan çok mutlu olacağım.

Sevgi ve sağlıkla kalın.

 

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —