Mehmet Salih KÖSE

Tarih: 04.07.2023 14:31

DUYGU GÖZLEMİ

Facebook Twitter Linked-in

KÖŞE BUCAK

Mehmet Salih KÖSE

Eğitim Uzmanı

 

Bu bayram limanda oturuyor gurbetten gelen dostlar. Kayıklar sulara çarpıp, mavi anılar bırakıyor hayallerine. Birkaç dalga “hoş geldiniz memleketinize” diyerek geçerken önlerinden, geçmişi saran sevdalar dökülür denizi seyredenlerin yüreklerinden. Gözleri boşlukta, karşı mahallerde, çocukluklarını ararlar sokak aralarında. Dalgalar yavaş yavaş, “buraya kadar taşıdım hatıranı” diyerek uzaklaşırlar.

Bir balıkçı yarar suları geçer önlerinden, hatırlarlar eski balıkçı teknelerini. Her balıkçı teknesi dolu olurdu balık, balıkçı baba mutluydu o yıllar. Geçen balıkçı sanki mutsuz balık Karadeniz'i terk etmiş. Tıpkı gurbette çıkan insanlar gibi. Acı bir gülümsemeyle yağmur yağıyor çizgi çizgi. Kayalar üstüne konmuş bir martı ama düşünceli. Duyguyla sallanır oltalar; geri dönen kancalar acı bir mızrak. Mutluluğa susamış türküler ağıta dönüşmüş. 

Yağmur yağıyor yaz günü durmadan. Sulara sadece şarkı söyleyen çatal kuyruklu kuşlar. Kalbe damlıyor bir bulutun gölgesi. Hatıralar, suya dökülmüş kayaların arasına gizleniyor. “Denizi taşlama, yağmur yağar” derdi eskiler. Bunlar taş değil koca koca kayalar.

Kenarda geçmişe dalıp giden gözler her hatıranın üzerine bir dokunup bir geçiyor. Düşündükçe soluyor içindeki çiçekler. Bu deniz benim bildiğim deniz değil, bu balıkçı benim tanıdığım mutlu balıkçı baba hiç değil. Ya karşı mahallem bana neden yabancı gözle bakıyor öyle? Sadece değişmeyen bir çocuk; yine pastasını paylaşıyor o küçücük balıklarla. Saf, masum çocuk sevgisi işte. Çocuklar da yıllar sonra değişiyor. Göğün kırıntıları düşüyor başlarına. Çocuk, liman ve zaman çok değişmiş buralarda. Yaşam belki de değişmektir. Bu liman sanki bu şehre emanet ettiğimiz o liman değil.

İşte o zaman gurbetçinin dilinden dökülüyor şu acı sözler:

İşte buradayım. Ey şehir, gelmek istiyorsan dün gibi gel. Varsa yanlışlıkların at denize boğulsun da ondan sonra gel. Ey şehir ressam olsaydım ve gücüm de olsaydı eğer, seni eski rengine boyardım. Bu halin, bu duruşun hançer olup saplanıyor yüreğime.

 Yağ yağmur, sağanak olarak yağ. Sürüklesin seller hatıralarımı. Ben sadece kalayım göklere çizilmiş resminle. Yağdın, kaldırımlar ıslandı. Benimse gözlerim. Ben, ey şehir seni arayınca içimde bir yer puslandı. Döneceğim gideceğim geldiğim şehre. Sen diyorsun gitme, gitme kal biraz. Ama nasıl kalırım? Ne sen beni tanıdın ne de ben seni şehrim. Yabancı kaldık birbirimize. Biraz da uzak. Gidiyorum diye boynunu bükme. Şunu da asla unutma: Ben yine seni bu dönüşmüş halinle de seveceğim. Çünkü adın Akçaabat.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —