AKÇAABAT’TAN
Cengiz Bölükbaşı
TAHAMMÜL
“Bana dönek demiş
İtin birisi
Açığım ne imiş
Sor hele hele
Eli çatlamamış
Ayı irisi
Sen bizim köylerden
Geç hele hele
Sen bizim köylerden
Geç hele hele
Köylüden yanadır toprak görmemiş
Toprak görmemiş
Viskiden gayrıya dudak sürmemiş
Ömür boyu serçe bile vurmamış
Beni vuracakmış
Bak ite hele
Beni vuracakmış
Bak ite hele
Beni vuracakmış
Bak ite hele
Bir yığın kitabı yığmış önüne
Yığmış önüne
Sinek konsa korkar tatlı canına
İtti yosmasını almış yanına
Pehlivanlık taslar
Gör hele hele
Pehlivanlık taslar
Bak ite hele
Pehlivanlık taslar
Bak ite hele
Yiğittir ölüsü dağlarda kalan
Maraş'ta kalan
Sivas'ta kalan
Anadolu'da kalan
Yiğittir yiğidin öcünü alan
Soytarıdan yiğit olur mu ulan
Ordu yıkacakmış ker hele hele
Bu herifin önü sonu ayandır
Heycan ayandır
Anlayana benim sözüm beyandır
Senden korkan hayvan oğlu hayvandır
Gel de Mahsunî'yi vur hele hele”
Yazacağım tüm eleştirel cümleleri benim adıma yılar önce yazmış Aşık Şerif Mahsunî. Ruhu şad, mekânı cennet olsun.
Beyaz yakalı sosyal demokratların ve sözde Ehl-i İslam Velcemaat’ten bazılarının keyfi kaçmış yazdıklarımdan.
Bana kadim bir dostumun bu kadar cesareti nerden alıyorsun diye sorduğunda basit ama büyük bir cevap verdim ona kendimce. “Elbette önce Allah’tan sonra da özgürlüğümden. Ekşi yiyenin karın ağrısı olur. Her karın ağrısı olan da kendine bir kılıf arar.”
Hayatı boyunca sağ, sol ya da ortada kalan bir gence el tutmamışların bırakın tenkitlerini övgü cümlelerini de kabul etmem ben. Hâsıl-ı kelam adam olmayanla düşman bile olmam ben.
Akçaabat’ın içinde yollar berbat durumda. Hakikaten sorun var. Tamam, ekonomik kriz var ama artık el atılması elzem oldu.
Bir şehrin her işi yarım kalmaz. Rica ederim şu doğalgaz işini bir an önce faaliyetlerine başlatmak için gerekli işlemleri başlatın.
Bu Arada buradan yazayım; Mayıs ayına bir şey kalmadı. Takım elbisemi artık hazır eder benimle iddialaşan sevgili dostum. Kalın sağlıcakla…