KÖŞE BUCAK
Mehmet Salih KÖSE
Eğitim Uzmanı
O GÜN VE O SAAT...
Mevsim sonbahar... Aylardan Kasım. Gelince o gün ve o saat hatırlanırsın.
Konuşanlar ve yazanlar senli benli. Ama bakarsın aslında sen içlerinde hiç yoksun. Güya seninle bakarlar evrene. Görmezler senin gördüklerini.
O gün ve o saat, kimine huzur verir kimine gam. Düşünürsün bereket kokan yağmur olup çöllere yağsam. Issız yollarda pırıl pırıl yıldızlarla arkadaşlık eder, düşersin aydınlatma peşine. Sen, ismi konulmamış bir ‘Promete’sin. İsmin olsa da Mustafa, Kemal, Hasan, Hüseyin, Ayşe, Zehra, Ülkü, Berrin. Sen ışık için onca şehit verdin.
İlk şehidin 1917'de Irak’ta Abdulkerim Usta. Yine aynı yıllarda Filistin'de Mahmut Karabekiroğlu, sonra Süleyman. En acısı 1930'da Mustafa Fehmi Kubilay. Daha sonra şehitler yolculuğu başlar Gaziantep'ten Mehmet Saygıgüder ile sonra sıralanır yıllara göre... İstanbul'da Recep Çakır, Ağrı'da Nevzat Demir, Batman'da Fevzi Ateş, İstanbul'da Ali İncekara, Adana'da Ergül Erol Gürseloğlu, Malagirt'te İsa Karaaslan, Diyarbakır'da Asım Özden, Mardin'de Aydın Acun, Diyarbakır'da Tahir Civil, Şırnak'da Şenol Akın, Mardin'de Adem Akdeniz, Batman'da Hüseyin Aydemir, Tunceli'de Lokman Şeker, Ali Boşgezmez, Mustafa Çağlar, Mardin'de Mithat Eren, Nuri Öztürk, Batman'da Sezgin Yolcu, Siirt’te Mehmet Kapusuz, Çevik Ersin Temel, Durmuş Güçlü, Kahramanmaraş'ta Hanefi Çakallıoğlu, Elazığ'da Ahmet Bekar, İzzet Yüksel, Muş'ta Ertan Sevim, Kars'ta Ali Karaoğlu, Gaziantep'te Mehmet Gezer, Mardin'de Abdulkadir Uğurlu, Tunceli'de Esma Karadoğan, Mardin’de İbrahim Kızmaz, Orhan Gök, Diyarbakır'da Mehmet Gören, İğdır'da Şevki Aygün, Erzurum'da İlyas Acar, Diyarbakır'da Orhan Korkmaz, Mardin'de Şeyda Aydoğan, Diyarbakır'da Elif Livan, Diyarbakır'da Ramazan Ergi, Adana'da Abdurrahman Taner, Diyarbakır'da Ergin Eker, Mardin'de Abdulvahap Yersiz, Diyarbakır'da Emin Aydın, Vural Akdeniz, M. Mehdi Şanlı, Ahmet Koparan, Bitlis'te Halis Şişman, Diyarbakır'da Zübeyr Akkoç Ramazan, Aydın Bilge, Mardin'de Ertuğrul Alp Tekin, Siirt'te İsmail Çelik, Diyarbakır'da Alihan Han, Bingöl'de Abdullah Kara, Mehmet Birol, Elâzığ’da Birol İrfan Aşkan, Batman'da Ali Rıza Pekgöz, Diyarbakır'da Nuriye Ak, Tunceli'de Nevzat Akdemir, Hamza Çetin, Erkan Aydın, Bingöl'de Selahattin Aysan, Diyarbakır'da M. Mecit Yalçın, Osman Çelik, Tunceli'de Ayhan Kural, Diyarbakır'da Ali Şahap Çalık, Şanlı Urfa'da Zeki Şenoğlu, Tunceli'de Nurgül Kale-Bayram Aladağ çifti, Taşkın Şengür, Orhan Bakış, Fevzi Katar, Ünal Atlı, Diyarbakır'da Zeki Savruk, Ali Yıldırım, Van'da Mehmet İzdal, Bitlis'te Abdurrahman Nafız Özbağrıaçık, Ergin Komut, Diyarbakır'da Fatih Tekin, Mehmet Fidan, Bitlis'te Yasemin Tekin, Diyarbakır'da Sezgin Keçeci, Bitlis'te Bayram Tekin, Diyarbakır'da yeni evli Ayşe-Numan Konakçı çifti, Neşe Altan, Kemal Sert, Tunceli'de Zafer Akdeniz, Halil Kandemir, Diyarbakır'da Mehmet Dayan, Elâzığ’da Nahit Engene, Şırnak'da Mustafa Boz, Diyarbakır'da Hasan Akın, M. Ali Düek, Recep Oyur, Tunceli'de Metin Gençdal, Batman'da Erkan Özcan, Sıtkı Abdioğlu, Diyarbakır’da Kemal Göçer, M. Nuri Demiralp, Tunceli'de Rüstem Şen, Metin Kaynar, Ali İhsan Çetinkaya, Mustafa Karınca, Buminhan Temizkan, Vedat İnan, Diyarbakır'da M. Şirin Gökdere, Tunceli'de Atila Aydoğdu, Batman'da Adnan Tunca, Mustafa Gümüş, Ağrı'da Sait Korkmaz, Van'da Hayati Kabukkaya, Erzurum'da Ragıp Köse, yakından tanıdığım ve ziyaretime gelerek ders planlarını isteyen Ali Bulut, Mardin'de Erol Ercan, Ali Yıldız, Mehmet Zeki Oduk, Mahmut Çetinkaya, Diyarbakır'da Necati Çiçek, Şırnak'da Hamza Halit Sülün, Sivas’ta Hüseyin Kocabaş Mardin'de Gürkan Arıtürk, Ökkeş Kaya, Kahramanmaraş'ta Hacı Ömer Serin, Nurettin Aslan, Aydın Yılmaz, Diyarbakır'da Aynur Sarı, Nesrin Ünüçur, Diyarbakır'da Cuma İbiş, Mustafa Saadettin Küçük, Uğur Gören, Batman'da Bülent Ay, Diyarbakır'da Lütfü Ölmez, Mersin'de Mustafa Özkan, Hakkari'de Erhan Çakmak, Tunceli'de Dilek Kerman, Ankara'da Yusuf Elitaş, adı geçince aklıma hep söylediği Magusa Türküsü gelen ve gözümü yaşartan Batman'da Şenay Aybüke, Tunceli'de Necmettin Yıldız...
Bu isimler ne bir futbolcu ismi ne bir artist veya türkücü, şarkıcı... Bunların her biri çocukları eğitmek ve karanlıkları aydınlatmak için bu güzel yurdun topraklarına dağılmış idealist öğretmenlerdi. Ama aydınlık gelmesin, karanlıkta kalsın çocuklar diye bir gece şehit edildiler. Neden insanlar bir futbolcuyu gözünde büyütür de bu eğitim şehitlerini büyütmez? Rica ediyorum bu yazıyı okuyan herkes bir dua edin lütfen. 24 Kasım’ın sabahında, mevsimin sonbaharında.
Onlar o gün ve o saatte giderken belki de şöyle dediler: “Elveda meslektaşlarım ve aziz milletim. Bir daha görmeyeceğim sizleri. Bazı insanlar unutsa da siz meslektaşlarım unutmayın bizleri. Umut olun, bu vatanda gelecek güzel günler için, ışık saçın karanlıklara. Güzel eğitin çocukları; çıksınlar yıldızlı yollara, elveda.”
Issız bir gece yarısı hain eller bu güzel insanları aldılar ve kurşuna dizdiler, başlarını kestiler. Suçları, bu vatana sevdalı değil kara sevdalı oluşları, bir kız çocuğunu okutmak, ışığa çıkarmaktı. Çocuklar okumasın, dağlara çıksınlar diye ışık saçan insanları karanlık diyarlardan kovmak ve korkutmak istediler.
Sevgili insan kulak asma başkalarının dediğine. Sen öğretmensin. Eğit ve öğret, örnek ol. Bak ben bile çok sıkılıyorum senin bu şekilsiz kıyafetinden. Ne o ütüsüz pantolon, karışık saç sakal, kravatsız gömlek, özensiz duruş. Bakma, örnek ol ve yalnız kalsan da doğru olgunlaş, yaptığın işe karşılık da mükafat bekleme. Hani derdi ya şair, “Varsın olmasın ne malım ne de samur kürküm /Mütevazı yaşar müsterih can veririm / Çok şükür öğretmenim ve Türk’üm.”
Seni seven çocuklar var. Cumhuriyet'i kuran Atatürk “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesil yetiştir.” Diye seslendi ya sana. Eserin, senin yetişecek çocuklar ve onların sana karşı duydukları sevgi. Bak, o meslekten kimler geldi kimler geçti. Sen doğru olanları örnek al.
Bilmem ki şu okullarda bu görünüşe ne mana vermeli? Bakıyorum da geçmiş yıllara, öyle güzel öğretmenlerle çalıştık ki. Özen vardı, düzen vardı. Kimi öldü, kimi kaldı. Bugün bir daha teşekkür ediyorum onlara ve siz görevini güzel yapanlara.
Derdin yok mu? Binlerce. Çözüm sen olacaksın yine sen. Birliğini koru, yeter ki bu vatanı sev, insanı, işini ve çocukları sev. Göster gücünü ışık saçarak. Beyaz kanatları olsun çocukların nurdan. Uçsunlar, bulsunlar; getirsinler bilimi yurda. Hep başka sahillere doğru sürüklesin çocukları senin süslediğin gemi. Sen kılavuz kaptanı ol. Dertleri kendine al, mesutlukları çocuklara bırak. Karanlıkları hep kov. İşin yok burada çekil git karanlık de. Ümitsiz kalplerin ışığı ol. Sesin şarkılardan olsun. Yine o marşını söyle ama yürekten. “Alnımızda bilgilerden bir çelenkle” çıkalım yola. Dolu başaklar olalım kıraç topraklarda. İçimizde hep bereketli hayaller olsun ki hakkını helal etsin bize şehitlerimiz, vefat eden öğretmenlerimiz, emekli olanlarımız...
Hiç kimse senin gibi çocukları güzel günlere götüremez. Kardeşlik ve barış içinde her insana bak. Asla çocukları ayırma birbirinden. Adaletinle, ışığınla, sevginle ve mesleğin ile öğün, hep ışıklı yollarda kal.
O gün o saat.24 Kasım. Senin günün. Öğretmenler günü. Önce iki kızımın, iki damadımın (bir kız bir damat öğretmen değil) öğretmenler günlerini kutlarım. Sonra Fatih Eğitim Enstitüsü’nden yetişip öğretmen olan arkadaşlarımın, emekli olan öğretmenlerimin ve çalışan, görevini adalet içinde hakkıyla yapan öğretmenlerin ve yöneticilerin. Hasta olan öğretmenlerimin bu 24 Kasım Öğretmenler Günü sağlıklarına kavuşmalarını Allah’tan dilerim
Her gün sizleri hatırlarım.24 Kasımlarda daha farklı hatırlanır öğretmen. Adımız öğretmen ya her öğretmen uzakta da yakında da olsan yan yana olmalı. İster çalışan olsun ister emekli. Keşke o şehit öğretmenler de bu öğretmenler günü aramızda olsaydı.
Hadi o marşımızı söyleyelim. Öğretmen adına, işine ve görevine yazılmış şarkımızı. Bugün gür çıksın sesimiz. Bu dünya yaratılınca önce öğretmen yaratıldı. Hz. Âdem bir peygamber olduğu kadar da öğretmen değil miydi? Haydi, “alnımızda bilgilerden bir çelenk ile nura doğru koşalım.”
O gün ve o saat... Tatlı bir arzu kalbime doğar. O şehit öğretmenler, efsane öğretmenler, görevini çok iyi yapan öğretmenler aklıma gelir. İsimlerini burada tek tek yaz deseniz yazamam, o kadar çok ki.
24 Kasım Öğretmenler Günü kutlu olsun. Sevgili öğretmenlerim, artık kederi bir yana bırakın ve demir bir kafese sıkışmış ruhunuzu açın sosyal çevreye. Yoksa çevrede esen rüzgarları duymazsın. Selam hepinize, hepiniz gözlerinizden ve ellerinizden öperim. Hepiniz çiçekler üzerinde uçan birer kelebeksiniz.
Bir çelenk yaptım sizlere kırmızı beyaz karanfillerden. Gönderiyorum bu hafta bu yazı ile gazetemdeki köşemden.