AKÇAABAT’TAN
Cengiz Bölükbaşı
Yıllardır dilimizden düşürmediğimiz bir tekerleme vardır: “Akçaabat turizm şehridir, Akçaabat kültür şehridir.” Peki, bu iddiaların altını dolduracak bir müzemiz var mı? Maalesef, yıllardır süregelen “müze kurma” girişimleri, bürokrasi labirentlerinde kaybolup giden birer hikâyeden öteye geçemedi. Ta ki St. Michael Kilisesi, “müze” (daha doğrusu müzecik) niyetine kapılarını açana dek. Ancak oradaki eksiklikleri, inşa edilmeyen çan kulesini ve ruhu eksik dokuyu görünce insanın sorası geliyor: Biz bu işin neresindeyiz?
Geçtiğimiz günlerde, bir dost meclisinde tesadüfen tanıştığım sevecen bir yüz, bana gazetecilerden ve ilgisizlikten dert yandı. Kendisinin bir koleksiyoner olduğunu, 2.500’ü kayıtlı olmak üzere toplam 6.500 parça tarihi eseri olduğunu söylediğinde itiraf edeyim, önce pek ciddiye almadım. “Herhalde üç beş eski eşyadan bahsediyor” diye düşündüm.
Ancak Akçaabat’ın sadece 5,5 kilometre yukarısında, eski adıyla Çarşuda (Akören) Mahallesi’ndeki Çanaksu Kültür Evi’ne gittiğimde, gördüklerim karşısında nutkum tutuldu.
Bir Mobilya Ustasının Sevda Müzesi
Naim Akpınar bir mobilya ustası. Çocukluğu babaannesi ve dedesiyle geçmiş, şehre okumaya gidince onlara duyduğu özlemi, onların kullandığı eşyaları biriktirerek dindirmeye çalışmış. Bu kişisel özlem, zamanla Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait sikkelerden gramofonlara, devasa küplerden antik cihazlara kadar uzanan, bölgenin en büyük koleksiyonlarından birine dönüşmüş.
“Bize Ne Vereceksin?” Zihniyeti
İşin en acı kısmı ise burada başlıyor. Naim Bey, bu muazzam hazinenin gün yüzüne çıkması ve Akçaabat’ın bir “müze şehri” olması için kapı kapı dolaşmış. Tek bir talebi var: “Bu eserler tarihi bir evde sergilensin, adı Naim Akpınar Müzesi olsun. Gelirinde, parasında pulunda gözüm yok; yeter ki bu değerler bir arada kalsın ve gelecek nesillere aktarılsın.”
Peki, bizim kültür müdürlüğümüz ne yapmış? Kültür Müdürü Turan Bektaşoğlu mekâna gitmiş, 15 dakika kalmış ve latife süsü verilmiş o talihsiz soruyu sormuş: “Ee, bize ne vereceksin buradan?” Koleksiyonun parçalanmasına karşı çıkan Naim Bey’e verilen yanıt ise yanındaki arkadaşına dönüp “Biz buraya niye geldik?” demek olmuş.
Belediye Başkanı Sayın Osman Nuri Ekim ise konuyu dinlemiş, “Seçimden sonra ilgileneceğiz” demiş. Üzerinden iki yıl geçmiş ama tık yok!
Ucubeyi Baş Tacı, Öz Değerimizi El Tersiyle...
Şimdi soruyorum: Trabzon’da, Karadeniz’de böyle bir koleksiyona sahip kaç kişi var? Bizler, elin ucubelerini, ne idüğü belirsiz projelerini “turizm” diye baş tacı ederken; kendi evladımızın, kendi topraklarımızdan süzüp getirdiği 6.500 parçalık hazineyi neden elimizin tersiyle itiyoruz?
Naim Akpınar’ın Çanaksu Kültür Evi’nde kurduğu o atmosferi gidip görün. Orada sadece tarih değil, bir adamın emeği ve memleket sevdası var. Ve bu sevdayı görmezden gelen bürokrasi, o koltukların hakkını veremiyor demektir.
Akçaabat’ın gerçek bir müzeye kavuşması için daha neyi bekliyoruz? Hazır bir koleksiyon, gönüllü bir bağışçı ve muazzam bir tarih var. Eksik olan tek şey; vizyon ve vefa!
Kalın sağlıcakla...