Mehmet Salih KÖSE

Tarih: 22.12.2025 14:35

KONUŞAN MANOLYA AĞACI

Facebook Twitter Linked-in

KÖŞE BUCAK

Mehmet Salih KÖSE

Eğitim Uzmanı

Döndüm baktım manolya ağacı yoktu yerinde. O an içime düştü bir sızı, manolya ağacı altında aradım çocukluğumu. Sadece insanlar değil manolyalar da yenilirmiş.

Koskoca parka Halk Eğitim Müdürü Eşref Gedikli bir manolya ağacı dikmişti. Sonra, etrafına güller ekmişti. Manolya çiçeğe durmuşken, atar sandalyesini ağacın altına çağırırdı yanına Kütüphane Müdürü Fikri Topsakal'ı; orta kahve içerler, sohbete başlarlardı. 

İşte o günleri, sanki manolya ağacı gelmiş dile, başladı anlatmaya. Konuşurken sitemi vardı manolya ağacının:

Siz de anlamadınız ve görmediniz ya benim duygumu. Bak şimdi hasretin kaldı çocukluğun benim adımla. Yaşasaydım eğer, ben de Trabzon Lisesi bahçesindeki manolya ağacı kadar konuşulurdum. Anlatırdım şimdi Z kuşağı gençlerine, geçmişten izler. Kopardınız, yok ettiniz de ne geçti elinize? Şimdi kim anlatacak sizlere o yanımda duran pembe renkli sağlık ocağını? Şimdi profesör olan Dr. Bahadır Külah'ın hep siyah beyaz giydiğini, siyah beyaz kazağını. Beşiktaş sevdasını, kemanı tınlatmasını. Dr. Bahadır Külah'ın bu sağlık ocağına salı günleri köyden gelenlerin, hasta olamadıkları halde “geçiyorduk uğradık” temalı konuşmalarını. Sağlık Ocağına kuzeyden girip güneyden çıkan insanlar, doktorlara uğrar; “başım ağrıyor, karnım ağrıyor” der ve hap isterlerdi. Dr. İsmet Ordu, Dr. Mustafa. Dr. Bahadır Külah'dan önce bu yerde Sağır Doktor, Dr.Esma ve eşi Dr. Turan Tellioğlu'nun da görev yaptığına, ben manolya ağacı olarak tanığım. 

 Güzel bir bahçeydim. Yanımda büyüttüğüm küçük manolya fidanımla buraya daha da fazla güzellik verecektim. Bu şehrin tam orta yerindeydim. Yaşatsaydınız beni, bu şehrin kültüründen, insanında bahsedecektim. Hatta tam önümde uzanan tahta iskeleden; hamalların gübre, şeker çuvallarını nasıl gemiden karaya çıkardıklarını anlatacaktım. Hemen yanımda açılan; memurlara daha çok hizmet veren, çay bahçesinde kimlerin okey oynadıklarını söyleyecektim. Burayı Osman Kuruçelik, İsmet Kuruçelik ve Lütfü Kuruçelik kardeşlerin işlettiğini de anlatacaktım. Mehmet Hanefi Gürcü, İsmet Sümer, Aydın Seyhan, Yüksel Eyüpoğlu, Mehmet Erbay, Ahmet Kukul, Necat Birinci, Bilal Akgönen, Nizam Dilaver, Necati Bağdatlı, Aydın Berberoğlu, Türköz Kuruçelik, Hasan Güney, Osman Özlü, Mustafa Elmas, Salih Zeki Değirmencioğu, Kemal Çolak, Aydın Pulatkan gibi öğretmenlerin yanında Azmi Şeşen, Cavit Doksanbir, Ömer Ocak, Ayhan Güner, Emin Hacımusaoğlu, Erol Bayraktar, Teoman Timurcu, Kazım Kolot, Hüseyin Reis gibi insanların da gelip oturdukları, Sebatspor'u konuştukları yer olduğunu sizlere söyleyecektim. Denizden kaç kaçakçı motoru geçtiğini, sandık sandık mermilerin ve silahların nereye gittiğini anlatacaktım.

 Neden rahat durmuyorsun? Bak ben bir manolya ağacıyım, neden açtın konuyu depreştirdin yaralarımı. Neden ben yaşarken değerimi bilmediniz? Bir 17 Şubat günü kökümü dozerlerle söktünüz. Köklerimi gittiniz evlerde, sobalarda yaktınız. Aynı şeylere karşımda duran tahta iskeleye de yaptınız. Bir gecede söktünüz, tahtaları yaktınız, demirleri hurdacıya sattınız. Neden doğaya karşı bu kadar hainsiniz? Ben, yalnız bir manolya ağacıydım orada. Ne zararım dokunurdu sizlere? Birilerinin ağzına bakarak, oraya ucube ve şaibeli bir hastane yaptınız. Şimdi de yıktınız.

Kulağıma gelen seslere göre oraya güzel bir bahçe yapacakmışsınız? Bu düşüncenizden dolayı kutlarım sizi. Yalnız  öldürülen bir manolya olarak, isteğim var sizlerden. Böyle bir bahçeye, insanları havası ve geçmiş kültürü çeker. Biliyorum hiçbir şey dolduramayacak benim yerimi. Ricam var; tam beni öldürdüğünüz, topraktan söküp çıkardığınız o yere bir manolya ağacı dikin ki, benim hatıralarımı yaşatsın. Soyumun güzelliğini sunsun o bahçeye gelenlere. Bir de sizin deponuzda olan orijinal bir Atatürk büstü var. O yıllar, benim yaşadığım bahçenin tam orta yerindeydi. Zaman zaman Deli Ali Osman Aga gelir; kendine asker selamı verirdi. Kütüphanede çalışan Teyfik Aga kenarlarını temizler. Yanında o yıllar, çocuklar Tommiks, Teksas satarlardı. O büstü eski kaidesi ile oraya koyun ki bu şehrin mazisi yaşasın.

Bak arkadaş, sen geldin benim doğduğum ve öldürüldüğüm yerde burada bir manolya ağacı vardı dedin. Sökün etti hatıralar. Hayal köşkünde doğdum, hayal köşkünde öldüm.”

Manolya ağacı bunları sayıp söylerken benim ruhum takıldı kaldı manolyanın çiçeğine.

Çiçek bakışlı, hasret duruşlu, merhametli manolyam küsme; yeni yapılacak bu parka gel. Kokunu sarsın bu şehre kuzeyden esen rüzgâr. Yağmur yağarken, cam arkasından baksın sana kütüphanede kitap okuyan çocuklar. Yakut rengi akşamlar inince yaylalardan; manolya akik küpe taksın kulağınıza.

Bir bahçede öldürülen manolya; bu kelimelerle daldı söz ırmağına. Ben de manolyanın duygularını yansıtmak istedim sizlere. İçimde sanki o manolya ağacına kavuşma arzusu var. Şimdilik hüznünün yankısı içimde...

İnsanız hepimizin bakışları, duyuşları farklı. Ben o manolyaya karşı, taşıdığı hatıralar için saygım var... Doğa da yenilgi alıyormuş, bunu da üzülerek gördüm. Bu şehrin orta yerinde bir manolya ağacı olsun istiyorum. Belki de Trabzon Lisesi önündeki manolyayı kıskanıyorum. Ne olur manolyaları öldürmeyin.

 Hoşça kalın, manolyalar kadar güzel dostlar.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —