AKÇAABAT’TAN
Cengiz Bölükbaşı
Evet o en korkuttuklarımızdan biri oldu Şubat ayının başında; annemi kaybettim. Daha doğrusu annem bu fani hayattan sahici hayata, sonsuzluğa açtı gözlerini. Bense onun yokluğunda kâh sendeleyerek kâh düşerek ama hep onun gibi hayata dimdik durarak yürümeye devam edeceğim. Unvanlarımın içinde gazeteci vardı hukukçu vardı şimdi bir yenisi eklendi: Öksüz...
Allah kimseyi böyle bir acıyla karşılaşmak durumunda bırakmasın. Allah geride kalanlara sabır ve metanet versin. Anne acısı başka bir şeye benzemiyor.
Evet Akçaabat’ta yeni gündemler oluşmaya başladı. Artık belediye meclis listeleri son şeklini aldı. Süreç başladığında söylediğim sözleri sanırım partiler duymuş gibi ne kadar yaşlı kimseler varsa liste başı yapmak için kolları sıvamış durumda. Yani diyeceğim o ki yeni meclise bir huzurevi anlaşması artık şart oldu.
Listelerde yer alanların çoğunu tanıyorum. Banko seçilecek yerden listeye giren bazı zatların Akçaabat’a bırakın katkısını kendi efradına katkısı olmamışken, yaşları da ilerlemesine rağmen bunca tercih edilmesini de anlamış değilim.
Elbette bu, genç seçilmişlerin koltuğu hak ettiği anlamına da gelmez. Siyasetin tüm meşakkatlerini çekmiş olanların it muamelesi gördüğü bu düzlemde elbette sırça köşklerde yetişmiş ailelerin çocukları listelerin başında kendilerine yer bulacak.
Benim de siyasette aktif olduğum dönemlerde seçim dönemlerinde bana yöneltilen “cebinde paran mı var” ya da “babanın parası var mı bu işe harcayacak” sorularına “elbette yok” derdik. “O zaman sen aşağıda çalışacaksın” derlerdi. “Ama onlar hiç çalışmadı” derdim. “Olsun, onların takım elbisesi marka” derlerdi.
Siyaset hiç değişmedi. Asla da değişmeyecek.
Buradan gençlerin bir kısman sesleniyorum: Siyaset yapmayın. Sokağa çıkmayın. O saçı başı ağırmışlar, çocuklarını siyaset alanlarının dışında saklayanlar, çağırsınlar çocuklarını... Onlar koşsun bu davaların peşlerine. Siz, emekli olunca gelip koltuk isteyin. Yani onların yaptığını yapın. Daha çok itibar göreceksiniz.
Siyasi partilerin içinde çok konuşan tiplerin kızları, oğulları o siyasetin kapısından bile girmemiştir. Zira orada olanlar asla onları oraya sokmaz. “Sen işine bak” derler.
Sen eşek gibi çalışırsın, onun oğlu bowling salonlarında, kızı concon arkadaşlarıyla özel caferlerde gününü gün eder. Seçime sıra gelince kendinde itibar görmeyen ya oğlunu ya da kızını oraya yamatır. Sen de eşek gibi çalıştığınla kalırsın.
Bunu sorgulamaya kalkınca da hain gözüyle bakarlar sana. Sağ siyasette de sol siyasette de siyasal İslam siyasetinde de aynıdır bu. Değişmez.
Onun için sevgili gençler okuyun ve kendi içinizde kamplaşın. Güç, başka kimselerin iki dudağı arasında değil, sizlerin dirayetli tutumunda ve de duruşunda olsun.
Bir de edebiyat patlatır bu boş ve 30 yıl asla partinin kapısında olmayan özellikle memur kimseler. “Bak koçum ya da kızım” diye söze başlarlar ve devam ederler: “Bizim zamanımızda bu işler çok daha zordu. Beş yıl dediğin nedir, hemen geçer. Şimdi benim kızım/oğlum olsun sen de olursun. Acele etme.”
Bir de bunları senin yanına yollar, dalga geçer gibi, yol yordam öğretmen için senden akıl isterler.
Hasılı diyeceğim bu siyaset seni kullanıp mahallede en çok sevdiğin arkadaşına kırdırmak için şu anlık dizayn edildi. Bunlara kanma... Hakkınsa sonuna kadar savun ve kimseye paye verme. Unutma siyasi partiler bizden alacaklı değildir ama bizlere çokça borçları vardır.
Kalın sağlıcakla…