KÖŞE BUCAK
Mehmet Salih KÖSE
Eğitim Uzmanı
Ben de kalktım bu sabah, düştüm tütünün hikayesi peşine. Bakalım bu zifir acısı olan hikayeyi canlandırabilecek miyim? Öyle ya tütünün hikayesi içinde o kadar aktör var ki. Başta toprağın olacak. Sonra kazman, belin, tütün damın, sandığın, vagon yolun, katman, tütün iğnen, yamkan (uzun saplı ahşap çivi), küreğin, süzgecin. Bir de çok kuvvetli ve sağlıklı bedenin. Aile bireylerin çok olacak. Yoksa artık imece mi yaparsın, günlükçü mü çağırırsın, senin kesene kalmış.
Yan aktörleri var tütün hikayesinin. Ürünü yetiştirdin, satacaksın, devreye reji (Tekel) girer; kontrol yapan eksperler. Artık biraz da onların insafına kalmıştır kaderin. Ya" seç" der ya da "ikrah". İşte o zaman yanar için. Onca emek boşa gitmiş. Alıp götürsen eve, kıysan, “havanda" satmak yasak. Yakalar seni "kolcular". Ürettiğinden, efkarlandığında bile bir tabaka içine koyup kaçak kâğıda sarıp içemezsin.
Eksper "iyi tütün,baş fiyat vermişse" başlar evinde düğün. Artık uşak evlenecek, hanıma atkı, keşan, lastik alınacak. Vagon yolu yapan ustaların parası verilecek. Paslanan damın çinkoları katranlanacak. Akşam köye dönerken beş tırnaklı, bir kilo beton helva ile dönülecek. Yanında da koca bir pijamalı Diyarbakır karpuzu. O gece, o hanede sevinç rüzgarları esecek.
Hadi lafı fazla uzatmadan girelim şu tütün hikayesine. Şu mevsim, şu zaman fide yetiştirme zamanı. Yani fidanlık yapılacak. Önce en sıcak ve en güneş alan yer seçilecek. Sonra belleme, kazıma, otları temizleme, bölmelerin yapılması ve tütün tohumlarının ekilmesi. Fidanlık en fazla ona beş çapında, her köşede bir küçük kuyu, oradan fidanlık üzerine kürekle atılır sulandırılmış gübre. Fidanlar çıkmaya başlayınca, üzerlerine hanlardan topladığın at gübresi veya saman sereceksin. Çok soğuk olmuşsa, don olacaksa o gece, yanında ateş ve lastik yakmakta mümkün. O yıllar daha çok sahillerde yapılırdı fidanlıklar. Hatta tütün yapmayanlar, sadece fidanlık yapar ve yüksek köyden gelenlere fidanlığı satardı. Ya da toprağı kiralardı. Fideler, her sabah, her akşam mutlaka süzgeçle nazikçe sulanacak. Suları iki teneke içinde omuzlukla kadınlar çeşmeden veya kuyudan taşıyacak, süzgeçlere dökülecek ve beyler sulayacak. Fideler arasında ot varsa toplanacak. Bel ağrıların başlar. Yeni gelinsen ‘of’ diyemezsin.
Gelelim fidelerin dikileceği tarlaya. Önceden hazırlanmıştır tarlalar. Önce bellenmiş, sonra volar kırılmış, kazınmış, otu alınmış, haneler belirlenmiş, evlekler çekilmiş, kuyuda su hazır edilmiştir. Sabah erkenden çekilen fideler sepetlere konulmuş sırtlarda taşınır tarlalara. Sular sızar taşıyanın arkasından, o tınmaz bile. Çoluk çocuk bahçede. Küçük çocuklar uyur sepette. Sıra sıra olur kadınlar, ellerinde çiviler. Önlerinde erkekler, ellerinde uzun yamka, yamkanın ucundan sivri bir metal, toprağı deler içine bir miktar su döker yamkaya bağlı hortumdan. Her çukura kadınlar suyu çekmeden bir fide dikmek zorunda. Böyle bir zor yarış başlar. Bahçede fide dikme işi bitince huzura o anlık erer çalışan kadınlar ve erkekler. Tepeye çıkar gururla diktikleri tütün fidelerine bakarlar. Şükrederler Allah’a. Sonra kadınlar çömlekten ekşi ayran içerler, erkek kolculardan korka korka çıkarır tabakasını bir sigara sarar. Sonra bir volorun altına gizler tabakasını. O gün öyle biter. Eve gidilir, evde yaşlı nine hazırlamıştır sofrayı; yemekler yenir, geçilir uykuya. Uykuda hep tütün ile ilgili rüyalar görülür.
Günler geçer, yağmur yağar, fideler büyür. Ama iş bitmedi. Erkenden bahçeye gider kadın, erkek. Ellerinde ayıklama kazmaları, ayıklarlar toprağı. Alırlar yabancı otları, çıkarırlar bahçenin dışına. Sonra bir korku vardır içte. Mavi küf "hastalığı ve bahçeye girecek "lakotlar". Birisi tütünü tepeden yok eder, diğeri toprak altında gizli gizli tütünü kökünden keser. İkisi de tütün için tehlikelidir. Önlem için ilaçlama ve tedbir.
Fideler büyür, boy atar. Dorukları vurulur (tepeleri koparılır), sonra alttaki işe yaramaz yaprakları temizlenir. Pul dökünce tütünler başlar sabah erkenden dip yaprağı almaya üretenler. Sonra orta yapraklar, en sonda baş yapraklar, doruk toplanır, tütün sepetlerine konur itinayla, dama gelir" ifteri" (eğrelti otu) ile kapatılmış toprak üzerine sıra sıra serilir. Artık sıra dizilmeye gelmiştir. Her tütün yığının başında bir kişi ya da bir çocuk. Tütün dizmek maharet ister. Tütün iğnesi insanın parmağını keser. Her iğne dolunca, dibine bağlı katmaya dizilen tütünler çekilir. Buna da dizi denir. Çok çabuk tütün dizen, iki vagon (kırk dizi) tütün dizerse adı o yörede övgü ile söylenilir. Akşam olur iki kişi dizilerin bir ucundan tutar, vagonlara dizilir, takılır, her dizi arası vagon ortasından geçen merteklerdeki çivilere takılır. Bir vagonun ortasında en fazla üç mertek vardır.
Çocuklar için en eğlenceli an, dama vagon sürmek veya vagon çıkarmaktır. Bilhassa vagon yolu rampaysa, dama vagon atmak tren sürmek gibidir. Çocuk, vagonun ortasına oturur, bir diğer kişi vagonu iter, çocuk vagonla birlikte damda bulur kendini. Yani o an vagon yolu adeta bir lunapark olur. Yağmur yoksa vagonlar gece dama sürülmez. Gece yağmur yağmaya başlamışsa, tütün yapanlar gece uyarır birbirlerini. Gece yarısı uykuda bir ses duyarsın "yağmuuuur." Fırlarsın yataktan, çoluk çocuk, kimi donla, kimi pijamayla, dama sürersin vagonları. Yan komşun yakınsa sana belki de ona da gidersin yardıma. Lüküs bu gecelerin en etkili aracıdır. Lüküsle tütün kırar, dama vagon atar, tütün dizer, tütün demet edersin.
Tütünler kurumuş ve kızarmıştır. Artık demet etme, denk yapma zamanları. Satış günlerine az zaman var. Bazı yerlerde nem kuyuları vardır. Ama daha çok inek ağırlarına asılırdı tütün hevenkleri. Nemlenince ağırdan alınır eve getirilir kadın erkek demet eder. Sonra ustası gelir, denk yapar, alt ve üstünü kağıtlar. Denklerin üstünde ve altında üçer tütün ağacı olur. Bu tütün ağaçları koçan karşılığı tekelden ücretsiz alınır. Bazıları kiloya gelsin diye kendi tütün ağacını kendi yapar. Ama yemez bu numarayı kantarcı Cevdet Amca. Tütün taylarını alım sırasında tartarken ağırlığını fazla söyler. İtiraz da olur o zaman. Çıkarıp sadece ağaçları tartarlar. Genelde kantarcı Cevdet amca haklı çıkar.
Artık satış zamanı gelmiştir. Milletin kulağı açıklanacak baş fiyatta. Tütün alım zamanı genelde Mayıs, Haziran ve Temmuz ayları olur. Eksperler gelir tütünü bakar, fiyat belirler ve alır. Köyden tütün tayları ya sırtta veya eşek, atlarla, hamallarla taşınır tütün alınacak kabana. Her kesin ne günü, çarşıya tütün indirecek, günü bellidir. Tütün taylarını daha çok kadınlar taşırlar sırtlarında. Kabana tütün denkleri dizilir. Önce marka vurulur üstüne yazılır. Sonra tartılır üstündeki ağaçlara yazılır. Daha sonra eksper alınıp alınmaması veya ne gerektiği raporunu tutar. Son eksper fiyat belirler. Daha sonra hamallar, tayları depolara taşır. Depolardan çıkan tütünler tekelde işçilerinden bir daha elinden geçer, sonra yurt dışına veya yurt içi sigara fabrikalarına gemilerle gönderilir.
Şimdi Akçaabat'ta ve Karadeniz'de tütün ekimi yasaklandı.
Yine az da olsa bahçeler var. Gök yine mavi. Yok olan emek, dam ve tütün. Belki de toprak özlüyor, gökyüzü ürperiyor bu duruma. Hele kuşlar tarlada, damda tütünün türküsünü söyleyen ninelerin sesini özler oldular. Ne marul ne lahana ne de mısır yazamaz o tütünün acı hikayesini. Yeşilini pırıltısını asla. Toprak duygusuz, bulutlar suskun.
Benimse duygularım tütün yaprağı gibi kimi zaman nemli, kimi zaman kuru. Gitti ama ben yine tütünün anılarını sayıklarım. Hayatta hiç sigara içmedim ama şu tütün kültürüne galiba tutsak bir gönül saklarım. Çünkü annem, oradan Tekel’den ve bahçemizdeki tütünden getirirdi ekmeğimizi. Nurlar içinde uyusunlar.
Bilmem anlatabildim mi sevgili hocam?
Siz, dostlar aman sigara içmeyin sağlığa zararlıdır. Dedim ve sohbeti kapattım.