Mehmet Salih KÖSE

Tarih: 19.11.2024 12:50

SEN...

Kapalı, yavan bir geceydi, çıkmıştın Anadolu'ya bir yolculuğa.


KÖŞE BUCAK

Mehmet Salih KÖSE

Eğitim Uzmanı

 İnsanların dilleri tutuktu. Yavandı kırlar, bayırlar. Solgundu yüzler, yorgundu bedenler.

Sen, bir tomurcuk gibiydin; açmak istedin kıraç bozkırlarda. Tenleri vardı yorgun, esmer, kurak. Gözleri vardı ışık arayan. Çok şey yenilmişti karanlığa. Karanlıkları boğmak için aydınlığın yolcusu olmuştun, bu zor ve çileli yolun. Seni anlayan tek şeydi doğa. Yanından geçtiğin pınar ve gökte geceleyin parlayan yıldızlar. Güneş, yakıp duruyordu gün boyunca. Habire sömürüyordu ağalar, beyler. Çocuklar, uyurken bir sepette, koşuyordu Anadolu halkı su peşinde. Adı ırgat ya da göçebe...Virandı Toroslar, Ağrı, Süphan Dağı. Kol geziyordu eşkıya. Sertti Zigana, Kop. Gazi değildi henüz Antep. Karaydı kaderleri insanların.

Sen, demiştin bu kader değişecek. Çiçekler açma ayı, bulutsuz geceler altında, kafanın içinden geçiyordu güzel düşünceler. Ne zaman Anadolu görecek gülleri, leylakları? Bahçeleri ne zaman süsleyecek çiçekler? Perişan kılıktan, kıyafetten ne zaman kurtulacak kadınlar? Ne zaman sağlıklı büyüyecek çocuklar? Bir yangın yerinden ne zaman kurtulacak Anadolu?

Adım adım yoldasın sen. Beyninin içinde dolaşır buna benzer düşünceler.

Ne demiştin: “Yürek her şeye bedel.” Mecburdun, mecburuz sorunları çözmeye.

Koltuğunda kitapların, dudağında sevdan, barış şarkıların. Dünya dönüyor, sen Anadolu'nun ışık bekleyen yerlerine doğru yol alıyorsun.

Sor kalbine, cevap versin: Işık saçmak hayırlıdır, bunu bilmez her insan. Bazı insanlara aydınlık vız gelir. Bir karış toprak için öldürülür insanlar, ağaların, beylerin umurunda olmaz. Sen, öyle değilsin. Barış istersin. Sadece karanlığın karası ve vahşetin çığlığı senin gözlerinde ve kulaklarında.

Sen, farklısın...

Sen, öğretmensin...

Gösterişi sevmeyen, çelenkler asla beklemeyen. Sadece senin görevin, mutluluk dağıtmak ve aydınlatmaktır. Sevmektir, sevgiyi yüceltmektir.

Bak, şimdi gördüğün bu güzel manzara senin eserin. Çiçekler soluyor, hayat geçiyor. Senin eserin, eserlerin hâlâ Anadolu'da tek tek, küme küme. Renk renk, kardeşçe.

Yine bir sonbahar mevsiminde; güzel sözler söylenecek senin için. Kimi içten, kimi yalan. Öyle ya kara kargalar da öter, bülbüller de...

Nankörlerin, senin gezdiğin o Anadolu'da nasıl da boy attıklarını görmüştün. Yanılmazsın. Bak bombalar yağdırıyorlar göklerden; kopuyor çocukların başları. Annelerin göğüslerinde kapanmayacak yara. Medeni denilen milletler, çığlık çığlık biçerken dört yanı, hâlâ onu alkışlayanlar var.

Sen, öğretmensin. Kurtarmışsın ruhunu o pis karanlıklardan, sinsi oyunlardan.

Bir gün gelecek. Ölümle burun buruna gelince şu koca dünya. İşte o zaman “öğretmenler, öğretmenler, neredesiniz?” denilecek.

Sen, bilirsin neyi sevmeli. 

Sevmeli insanları. Sevmeli doğayı. Sevmeli barışı.

Sen, öğretmensin. Diğer adın bahçıvan. Hayalinde olan, en güzel meyve bahçesini kurmak. Elma ağacını dikersin. Büyür elmalar. Yeşerir, çiçek açar. Çiçekler düşer, olgunlaşır. Bir çocuktur ağaç.

Dünyanın yedi harikasından söz ederler. Bilmezler veya görmezler, dünyanın sekizinci harikası öğretmendir. Senin adın Ahmet, Mehmet, Ali, Hakan, Türkan, Ayşe, Fatma, Süreyya.

Tek ad yoktur: O da Hüsran.

Bırak, unutsunlar seni, anmasınlar adını. Senin ortak adın öğretmen. Sen, dünya var oldukça öğretmen olarak kalacaksın. Adın yıldızlarda yazılıdır, bir de Ay'da ve Güneş’te.

Bir gün daha gelecek. 24 Kasımlarda "Günün Kutlu olsun" diyecekler. Eyvallah de, geç.

Söyleyin herkese. Öğretmensiz bir dünya asla olmayacak. Yeter ki "öğretmenler" bir kenetlensinler, inanın dünyaya güzellik, barış ve aydınlık gelecek. Bir kutsal sevgidir "öğretmenlik", asla bitmeyecek.

 Öğretmen, bahar bulutlarının içindeki benekler gibidir, karanlığa gelmez. Sessiz gözlerinde anlatmak istediği çok şeyler var. Anlamak gerek.

Ben, ay ve yıldızı severim. Bir de öğretmenleri.

Tacı da tahtı da olmasa, öğretmenlik mesleği mesleklerin en kutsalıdır. Değer vermeli, değerleri bilinmeli.

Tüm öğretmenlerimin ve öğretmenlerin Öğretmenler Günü’nü kutluyorum erkenden.

 Sayısız şafaklar vardır ufukta, uyandıracak öğretmenini bekleyen.

O gün geliyor, sessizlik içinde hayalimi dokuyorum, iz bırakan öğretmenler için. Beyaz bir bulutun yalnızlığında... Yüreğimde uçan bir kuş gibiydi ilkokul öğretmenim Türkan Dumanoğlu. Sonra, bu kuş sürüsüne onlarca öğretmenler takıldılar. Denizin mavi derinliklerine kanat açtılar. Hepsinin evrene uzanmış bir ezgisi var içimde, zaman zaman söylediğim ve andığım.

Sen,hala o kutsal yürüyüşe devam et.Anadolu'nun hala sana ihtiyacı var ,çatlamış toprağa düşecek olan damlalar gibi.

"Sen" bir sevdasın.Şiirle anlatılamaz,şarkılarla dile getirilemez.Hala seni besteleyecek bestekarlar çıkmadı bu dünyada. Güften bile doğru düzgün yazılamadı henüz senin.

Sen...Sen...Sen... Kısaca başarılı,öz verili öğretmen.

Mehmet Salih Köse