AKÇAABAT’TAN
Cengiz Bölükbaşı
Eskisinin tadı kalmadı biliyorum ama uzun zamandan sonra Akçaabat pazarının konuşulmasını istedim. Zira yeni yapılacak olana pazarın dizaynı çok önemli
Bir hafta boyunca mahsulünü tarladan ve ineğinden biriktiren genelini kadınlarımızın oluşturduğu pazarda, sabahın erken saatlerinde gelen toptancıların sayesinde ucuza yerli ürün yiyemeyen bizlerin haklı serzenişi olsun istedim.
Bunun sebebi elbette pazar yerinin sağlıklı bir hüviyette olmayışı. Erkenden gelen pazarcı esnafı o soğuğun altında daha fazla beklememek için mecburen malını ucuza satıp gitmek zorunda kalıyor.
Umudumuz yeni Pazar yerinin yaz ve kış şartlarına uygun bir hal alması.
Elbette bu işinde farklı boyutları da var. Tezgahların satın alınması, pazara gelmeyenlerin yerlerini alt kiracıya vermesi gibi.
Aynı şeyleri Akçaabat balıkçılarında da görüyoruz maalesef. Balığın iyisini asla vatandaş yiyemiyor. Ama bir lüks restoranda o yiyemediğiniz balığı görebiliyorsunuz.
Devletin, vatandaşı uyguna balık ya da sebze yesin diye yer tahsisi ettiği esnaf da işin kolayını bu şekilde buluyor maalesef.
Bize de melül melül bakmak kalıyor.
Oysa ki bu işin tamamen Trabzon’da kurulan Kireçhane Pazarı gibi olması gerektiğini düşüyorum. Oralı olmayan ve bu işi yerli yapmayan hiç kimse orada tezgâh kuramıyor. Yani siz dışardan, halden bir kasa domates alıp orada satamıyorsunuz.
Bir de bizim Akçaabat pazarına bakın.
Bir de bizim Ceyhun Atıf Kansu’nun şiirinde yer alan Akçaabat pazarına bakın.
Akçaabat Belediyesi’nin, bilhassa da Zabıta Müdürlüğü’nün bu konuya hassasiyetle yaklaşması elzemdir.
* * *
Kayabaşı Kayabaşı olalı böyle zulüm görmedi. Gazetemizin geçtiğimiz haftaki manşetinde yer alan 5 metre boru için koca yayla çimeninin, mera alanının nasıl tahrip edildiğini yazmıştık. Benim de bu konularda söyleyeceğim birkaç söz var. Bu konu gündemdeki yerini korurken onun öncesinde Off-Road etkinliği kapsamında bir mera alanı daha mahvedildi.
Yetkili isimlerden öğrendiğimiz kadarıyla birileri Sayın Vali Aziz Yıldırım’dan müsaade alarak yaptı bu etkinliği.
Sorum şu: O mahvedilen alanlardan birinde bir vatandaş küçük bir baraka kursaydı buna müsaade edilecek miydi? Yıkım için ve cezai şart için ne gibi işlemler yapılacaktı?
Yaylarda talan var deniliyor da bunun adı ne ola ki?
Hem de oralı olmayan yüzlerce insanı bir araya toplayıp böyle şeyler yaptıran kuvvet, kadimden gelen kültürünü kâh hayvancılıkla kâh oraya 3 ay geçirerek oturmasına müsaade etmeyenleri nasıl anmalı?
Ne demeli yüz yıllardır o sırtlarda yaşayanlara işgalci muamelesi yapanlara?
Gittiğim ülkelerde böyle şeylere rastlamadım. İlçe belediyesi AK Parti’de, il belediyesi AK Parti’de, Bakanlıklar AK Parti’de, Cumhurbaşkanlığı AK Parti’de, valileri ve müdürleri tam 20 yıldır AK Parti atıyor ve bu sorun sözde bir yerlerde takılıyor.
Allah aşkına çözün bu sorunu da en azından millet işini bilsin.
Yaylalar o kültürü yüz yıllardır derme çatma da olsa yaşatanlarındır.
Bugün olmasa da yarın, yarın olmasa başka bir vakit bu haklılık ortaya mutlaka çıkacaktır.
Bu arada yine yıkımlar için komisyonlar kuruluyor yine vatandaşın dişinden tırnağından arttırdığını yok etmek için yazışmalar yapılıyormuş. İlçemde yıkılacak 125 kadar yapı varmış.
Vicdanen diyorum ki; yapmayın.
Bu dünya sultan İbrahim’e kalmadı kimseye kalmayacak. Yapmayın.
Kalın sağlıcakla...