KÖŞE BUCAK
Mehmet Salih KÖSE
Eğitim Uzmanı
Bu ayın ehemmiyetini bilenler de var, bildiği halde gereğini yapmayanlar da. İnsan gördüğü şeye inanır. Doğrulara inanır. Şimdi yalan haber yaymak sanat haline gelmiş. Bunun birçok görevlileri var. Ya sosyal medyada veya elinde bulundurduğu gazetede, televizyonda salla gitsin, politikası. Çıkar amaçlı haber üretmek için görevliler, güçlü örgütler var. Lobiler kurulmuş. Yani yalan haberle açıkça propaganda yapılmakta. Beyinlere kirli bilgiler yerleştirmekte. Kısaca sokak ağzı. Bayağı, sokak laflarını doğru gibi satma amaçlanır. Yalana inandırma politikası. Kısaca uygarlık iki yüzlü. Doğruyu da söyler, yalanı da yayar.
Yalan haberler neden yapılır? Amaç ya reklamdır, çıkardır, misyonerliktir, etki ajanlığıdır. Bu sebeple, bir habere inanmaktan çok, arkasındaki işleri görmek insanı doğruluğa götürür. Her kalem doğru yazmaz, her kürsüye çıkan doğru söz söylemez.
Oysa biz Türkler, sessiz ve sakin yaşamayı, doğru konuşmayı seven bir millettik. Biz, zaman içinde bu güzel kültürü unuttuk. Gürültü, patırtı seven insanlardan olduk.
Sabah sabah neden böyle bir konuya girdim? Dün sokakta dolaşırken Akçaabatlılar Vakfı’nın yaptığı yardımları görmeden, adam şöyle diyor: “O vakıfta namaz kılanlara yardım yapılıyor. Tanıdıklarının çocuklarına burs veriliyor.” Vallahi de billahi de yalan. Gördüklerim ve yaşadıklarım var.
Akçaabatlılar Vakfı Başkanı ile Akçaabat Lisesi'nde kadınların yaptığı resim sergisine gittik. Vakıf Başkanı Yaşar Erbaşaran, panoda bir ilan gördü. “İftar yemeği. Öğrencilere 200 lira, öğretmenlere 400 lira.” Kaç öğrenci müracaat etmiş diye sordu, “kırk” cevabını alınca iftarı düzenleyen arkadaşa, “Öğrencilerden para almayın, ücretlerini ben veriyorum” dedi ve ödemeyi nakit olarak yaptı. Ben de resim sergisinde olan çocuklara dönerek “Bayram günü Vakıfta çocuklarla bayramlaşma günü var. Vakfa gelen çocuklara bayram harçlığı sayın başkandan.” dedim. Çocuklar sevindi. Başkan hiçbirine namaz kılıyor musun, oruç tutuyor musun sormadı bile. İşte sokakta dolaşan yalan bir haber. Karalama politikası.
O gün iftara, Sebat Gençlik Başkanı Sayın Cemil Kalkışım davet ettiğinden vakit geçsin diye Akçaabatlılar Vakfında bir iki saat oturdum. Bizzat gördüğüm ve yaşadıklarımdan birkaçını aktarmak istiyorum. Daha çok yardım almaya gelen kadınlar. Vakıf Başkanı hiçbirini geri çevirmiyor. Yaşlı hastalar için bez veriyor. Kimine para veriyor. Bir arkadaşın ayağı kesilmiş, tekerlekli sandalye verdi. Kimini, kendi iş yerine gönderdi ve yardım paketi verin diye telefonla söyledi. Hayallerinden bahsetti. Vakıf adına bir okul yapmak, en büyük isteği. Kız yurdunu, bu yaz hizmete açacak.
Gelelim işin püf noktasına. Bu yardımları nasıl yapıyor? Ben oradayken Akpınar’ın eski belediye başkanı geldi, bir miktar para yardımı yaptı Ramazan’da verilen iftar yemeği için. Daha sonra akşama doğru benim de tanıdığım, ara sıra selam verip geçtiğim, Akçaabat'ta kuyumculuk yapan, efendi, sakin bir bey efendi ile üç arkadaşı geldi, oturdu. Sohbet etti. Sonra cebinden bir tomar para çıkardı (40 bin lira) ve Sayın Başkan’a verdi. Başkan da parayı bankaya gönderdi, vakıf hesabına geçti. Vakıf Başkanı bu kuyumcu arkadaşın devamlı yardım yaptığını söyledi.
Düşündüm. Bu sakin, sessiz arkadaşı şahsen tanırım. Belki de bu şehirde birçok insan tanır. Ama bu kadar cömert, hayırsever insan olduğunu, benim gibi birçok insan da bilmezdi. Belki ondan daha zengin, ekonomisi iyi insanların elleri cebine gitmezken, bu arkadaş “veren el, alan elden daha üstündür” ilkesi ile yardımlarını hep yapıyor, pek de reklam yapmıyor. Hatta ben, bu yazıyı ondan ve Vakıf Başkanı’ndan izin almadan yazıyorum.
Şimdi çoğunuz merak etmişsizdir? Kim bu devamlı yardım yapan, yardımsever insan? Kendisi Akçaabat Orta Cadde'de kuyumculuk yapan Sayın Osman Tosun. Bir zamanlar Bosnalı çocuklara, deprem bölgesine, Filistin’e, Gazze’ye yardımları olmuş bir insan. Şehit ailelerine de yardım etmiş. Bosnalı, Gazzeli çocuklar bize emanet felsefesi ile hareket ediyor. Zenginler, pazar fileleri ile erzak taşırken evlerine, Sayın Osman Tosun'un yoksul aileler gözünün önüne geliyor ve elini cebine uzatıyor. Osman Tosun, gülün kırmızısı kadar kanın da kırmızısını görüyor. Acıları kendi içinde yaşatıyor, elinden geldiğince yardımı esirgemiyor.
Sayın Osman Tosun, Yaşar Erbaşaran gibi insanlar yoksulluğa karşı koymanın birer adıdır. Yardımseverlik duygusu her insanda yok ama bu tip insanların içine işlemiş, yardım etme duygusu onlarda bir heves olmuş.
O gün, iftara yakın ve o saatte karşımda oturan Sayın Osman Tosun'a baktım. İçimden şu cümleler döküldü:
Ne insanlar varmış, bilmediğimiz, tanımadığımız. Yürekleri sıcak, düşünceleri temiz. İçlerinde iman, düşündükleri, hep gariban. Sessiz ve sakin dururlar ama içleri okyanuslar kadar berrak. Hep yoksulların kapılarını da assın bahar rüzgarları diye imkanlar ölçüsünde yardımdan kaçmaz. Yoksul evleri bir nevi cami gibi görüp, gülsün yüzler, mutlu olsun çocuklar diye düşünürler.
Ben, daha önce hiç sohbet etmediğim Sayın Osman Tosun'un o akşam hayırseverlik yanını görünce, Mevlana’nın şu sözü geldi aklıma: “Çölü kumlardan ibaret görmek, kertenkele bakışıdır.” İnsanlara gönül gözü ile bakmak, her adamın işi olamaz. Demek ki Sayın Osman Tosun'un kalp aynası, temiz, saf ve berrak. Acıyı, yoksulluğu içine çekip yardım etmeyi bir görev bilmiş. İftar vaktine yakın gelmiş Akçaabatlılar Vakfı’na yardım etmiş. Bu iyi niyet ve yardımlar dilerim ki bir miraç, bir cennet arzusuna dönüşür. Dış toplum, yoksulluk veya zenginlik içi besler, iç de dışarıya, yoksula böyle güzel gözle bakar. Rahman'ın içimize bahşettiği imkanlardan birisi de yoksullara, yetimlere, yolda kalmışlara yardım değil mi? İşte onu gördüm Sayın Osman Tosun'da. Bu arada şunu da ilave edeyim. Sayın Osman Tosun bir hastalıkla mücadele etmekte. Ama morali gayet iyi. Sayın yardımsever güzel insana sağlık sıhhat dilerim. Yardımları için de teşekkür ederim.
Dünyada rahmetle kalabilmek, yardımsever, doğru yalansız ve hilesiz insan olarak kalabilmektir. Arınmanın metafizik dersidir yardımlaşma. O çiçek, her gönülde açmaz. Ne mutlu ki böyle gönlü güzelliklere açan bir insan var Akçaabat'ımızda. O saatte bu duygu alemine taşıdın ya beni Sayın Osman Tosun, bunun için de ayrıca teşekkür ediyorum.
Toplumlarda böyle güzel insanlar var. Ya tersi yok mu? Var. O gün 75 bin liraya yakın ayda evine girdisi olan bir zat “sana yardım yapamayız” diyen Vakıf başkanına dönerek “sizi gidip savcıya şikâyet edeceğim, taraf tutuyorsunuz.” diyor.
Vah vah, işte size aynı günde yaşadığım iki farklı insan manzaraları. Dışarıda yalan yanlış dedikodu ve yalan haber, Akçaabatlılar Vakfı’nda yapılansa güzel işler.
Son söz çocuklara. Bayramda Akçaabatlılar Vakfı sizleri bekliyor. Çocuklarla bayramlaşma ananesini yaşatmak istiyor. Emek verenlere bir daha teşekkürler. Allah Teala’nın razı olduğu kullarından olun.
Sakın bu sohbeti riyakarlık olarak algılamayın. Sadece duygularımı bu sabah ele aldım. Anlattığım kişilerle merhabamız var. Vakıf Başkanı ile arkadaşız hepsi o kadar. Bunlar içten gelen duygularım. İsterseniz gidin bir gün siz de oturun orada yapılanları, gelenleri, istekleri gözlemleyin.
İyi hafta sonları dilerim. İyilik iyi gelir. Vakıflar iyi insanların, yardım sevenlerin yeridir.