HABERİN İÇİNDEN
Mehmet Salih KÖSE
Eğitim Uzmanı
Her başlıkta bir isim, bir hüzün. Bir kadın gördüm mezar taşına yaklaştı, mermeri eliyle okşadı ve soğuk mermere yaslanarak uzun uzun göz yaşı döktü. Kim bilir belki annesiydi belki babası ya da eşi. Gözyaşlarını çiçeklerle süsleyen bir annenin acısıydı gördüğüm.
Sonra beyaz bir kefene sarılmış dostun bedenin muhtaç olduğu mezara gidişini gördüm, yaşadım. O an bu dost insandan hatırımda kalanları hatırladım.
Dost insan dediğim, uzun zaman futbol oynamıştı Sebatspor'da. Sert bir oyun tarzı vardı. Kemik sesi gelirdi oynadığı maçlarda. O zamanlar futbol topları içinde bir iç vardı. Pompa ile şişirilir, sonra havası kaçmasın diye ağzı bağlanır, derinin içine konur, giriş kısmı iple karşılıklı örülür ve öyle bağlanırdı. O zamanki topları tartsan; kuru havada bir iki kilo, yağmurlu havada ise çamur bulaşır beş, altı kilo gelirdi. Ama dün vedalaştığımız güzel insan o toplara çekinmeden kafa koyar, ayağına alır sürükler ve ortasını yapardı. Adı "top geçer, adam geçirmez Muammer'e" çıkmıştı.
Muammer Ertuğrul ile bir zamanlar ben de Sebatspor'da yöneticilik yaptım. İç ve dış maçlara beraber gittik. Genel kaptanımızdı. Arkadaşını satmaz, dış maçlarda kavga olursa seni yalnız bırakmaz, yanında olurdu.
Sebatspor'un şampiyon olduğu Erbaaspor maçının ardından Tokat'tan dönerken yağmurlu bir havada Niksar-Akkuş arasında yakalandığımız fırtına ve yağmurda önümüze düşen gürgen ağacını terörist zannetmemiz ve korkmamızı unutmam. O zaman bile "ne olacaksa olsun çıkalım arabadan bakalım yolu kim kesmiş, öldürürlerse gazetelere manşet oluruz" demesi ile araçtan çıkıp o yağmurlu günde ağacı zorla yoldan çekmemiz vardı. Muammer Ertuğrul için o an sanki cömertti cenazesi kaldırırken umudun. Sonra bir gülüşümüz vardı. Sevinçten mi, korkuyu yenmekten mi onun da farkında değildik.
Yine Kastamonu'ya gitmiştik. Kamp yeri bakmak için Abana'ya gittik. Sel olmuştu. Tesisler su altındaydı. Bozkurt üzerinden Kastamonu'ya dönerken yine yağmura, fırtınaya yakalandık. Yolu şaşırdık. Bir köye düştü yolumuz. O köyde sabaha kadar kaldık. Köylülerin yardımıyla sabah yolu bulduk ve Kastamonu'ya geldik. O zaman cep telefonu yoktu. Herkes bizi merak etmişti. O kayboluş Muammer Ertuğrul'a heyecan vermişti. Kamp yaptığımız Öğretmenevi'ne geldik, mutluluktan gülüyordu. Zaten her insana karşı sevgi saygı besler ve tebessüm ederdi. "Müdürümle dağlarda maden aramaya çıktık, pusulayı kaybettik, rotamız şaştı" der gülerdi.
Hırçın atardı nabzı ama altın kadar temiz yüreği vardı. Bir hakem yanlış karar vermişse; saha kenarında çıldırır, maç bitiminde gider hakemi tebrik eder, özür dilerdi.
Muammer Ertuğrul Dürbinar Mahallesi'nin çocuğuydu. Bizim oturduğumuz Orta Mahalle'den çarşıya gelir giderdi. Evleri iki buçuk kat pembe renkli, tipik Orta Mahalle evleri tipinde tarihi bir evdi. Evlerinin önünde "Soherenin Bağlığı" denilen üzüm bağlığı vardı. Küçükken oraya gider üzüm aşırırdık. Ayrıca avcılar gelir üzüm bağlarına gelen sarı kuşları avlarlardı. Evlerinin önünde bir su tulumbası ve tarihi çeşme vardı. Bir de muşmula ağacı. Annesi muşmulalar olunca, biz çocuklara bakır sahan içinde verirdi. Her zenginin evinin önünden bazı çocuklar korkmadan geçemezdi ama Muammer Ertuğrul'un evlerinin çevresinde, yolda çocuklar korkusuz top bile oynarlardı.
Muammer Ertuğrul Trabzon Ticaret Lisesi mezunuydu. Bir ara bu liseden mezunlarının derneğinin başkanlığını da yapmıştı. Muammer Ertuğrul ticaretle uğraşırdı. Elektrik malzemeleri satardı. Köy okullarından öğretmenler gelir ampul isterdi. Ben de “Gidin Trabzon'a, Muammer Ertuğrul'a selamımı söyleyin, o verir size” derdim. Bazı okulların bozulan elektrik tesisatını hiç para almadan eleman gönderir yaptırırdı.
Muammer Ertuğrul'un sevdalı olduğu iki şey; futbol ve Sebatspor'du. Eski Sebatsporlu futbolcular gider, onun dükkanında oturur, futbol ve Sebatspor konuşulurdu. Aynı arkadaşlarını, eski Sebatsporlu futbolcular eksiksiz, son görevlerini yapmak için o gün o mezarlıktaydı. Bu bir sevginin göstergesi. Susuz bir ceylanın arzusuyla ırmağa koşması gibi bu sürpriz ölüm haberini duyanlar, son görevlerini yapmak için gelmişlerdi. Eski takım arkadaşları, eski yöneticiler ve idarecilik yaptığı futbolcular. Hepsine Akçaabat adına, Sebatspor adına teşekkürler.
Muammer Ertuğrul rahmetli Kazım Kolot'un Sebatspor’a başkanlık yaptığı sürece hep Genel Kaptanlık görevine getirilmişti. Bu görevi yıllarca yaptı. Yıllarca beraber çalıştık. Şimdi yıkılan Sebatspor kulüp binasını yardım toplayarak yaptık. Elektrik tesisatı Muammer Ertuğrul'dan geldi. Kimin parasını aldı, kiminin de almadı. Rahmetli Kazım Kolot'un yönetimde değişmez elemanları vardı. Uyum içinde çalışırdık. Muammer Ertuğrul fevkalade iyi bir dost, iyi bir sporcu, iyi bir komşu ve spor adamıydı.
Dün anladım ne kadar sevildiğini; bizlere hoşça kalın derken. Tüccar dünyasında adı geçmese bile; biliyorum Trabzon ve Akçaabat spor tarihinde bulacaktır kendini. Ölümün vakti saati gelince, bunu kimse değiştiremez.
İsterdim her kes tanısaydı Muammer Ertuğrul'u. Sporculuğunu, dostluğunu. İçtendi. Sporculara yakındı. Dert dinlerdi. Konuşurken gözlerinin içi gülerdi. Dostlukta riyası yoktu. Milletine bağlıydı. Sokakta kimi görürse selam verirdi. En son geçen yıl Sebat Gençlik-Muşspor play-of maçında konuşmuştuk. Yenildiğimize çok üzülmüştü. Yılmaz-Yavuz Hocalarla üzülerek çıkmışlardı maçtan. Trabzon'da futbolun can damarını ellerine geçirmiş kalitesiz yabancı futbolcuların getirilmesine razı değildi. Hep bizim çocuklar, bizim mahallenin çocukları diyordu. Çünkü biliyordu evlerinin yanında bir işçi çocuğu olan, Yavru İsmail, Ayliya'da plastik topla yetişmiş, Trabzonspor'a, genç milli takıma gitmişti. Kapı komşusu Fevzi kaleci olmuş Orta Mahalle'de Kadir Özcan, Arif Özcan, Ali Kemal Özcan iyi futbolcular olmuştu. Karşı tepede Sarıtaş'ta Yaşar Mumcu, önce Sebatspor, sonra PTT, sonra Fenerbahçe ve milli takımda forma giymişti.
Yıllar yılı Çolak İbrahim'in ve Ahmet Suat Hoca'nın hatta Zekeriya Bali'nin aradığı buydu, derdi. Kendi gençliğine önem verecek gençleri kazanacaksın. Bu şehir bu şekilde futbolda ayakta durur burası futbolun merkezidir.
Muammer Ertuğrul; "sanki iş kalmadı yarenler bizde/Tökezler olduk yazıda, düzde/ Futbolcuyduk, esnaftık, oynardık sözde." Hepsini bıraktık gidiyoruz işte. Birbirinizi sevin, kırmayın, üzmeyin.
Muammer Ertuğrul arkadaşımızın ölümü bunları hatırlattı bana. Eşine, iki evladına (bir kız bir erkek) ailesine, sporcu arkadaşlarına, dostlarına Allah sabırlık versin. Mekânı cennet olsun.
O gidiyor. O, serviler altında uyurken, beklediği dua. Elbette olacak gözlerde yaşlar tomur tomur. Mekânın cennet olsun güzel insan.
Trabzon spor camiasından bir Muammer Ertuğrul da geldi geçti. Nurlar içinde uyu. Çok sevdiğim efsane başkan Kazım Kolot ile Mevlüt Selami Yardım, Aslan Kalıntaş, Hasan Çavuşoğlu, Hüseyin Reis, İbrahim Ayvaz ile cennette uyuyun.