Huzur KORKMAZ TOPAL - Yaşam Koçu

Tarih: 09.11.2024 09:39

EVLENMEK

İnsan, doğar, yaşar ve ölür; bu kadar basit aslında. Ama hayat denilen şey yazıldığı kadar kolay okunmuyor.


GÖRDÜKLERİM DUYDUKLARIM

Huzur KORKMAZ TOPAL

Yaşam Koçu

huzur06peri@gmail.com

Doğum ile ölüm arasında o kadar çok eylem gerçekleştiriyoruz ki, saymakla bitmez. Fakat yaşlılar “insanın hayatında iki önemli günü var” derler. Biri evlendiği gün bir diğeri ise öldüğü günmüş. Bu bizim yaşlılarımızın söylemi. Amerikalı yazar Mark Twain’e göre ise İnsanın hayatındaki iki önemli günün biri doğduğu gün bir diğeri ise neden doğduğunu anladığı gün olarak kayıtlara geçmektedir.

Aslında insan neye çok değer verirse onun en önemli günleri onlar olur diye düşünüyorum.

Çocuk yaşlarda en önemli günlerimizin başında güzel kıyafetler giyinip hediyeler aldığımız bayram günleri ve kutlanan doğum günlerimiz gelmekte. Kimi çocuk sadece doğduğu gün yediği yaş pastanın tadını büyüdükten sonra da damağında taşır.

Biraz büyüyüp de okul çağımıza geldiğimiz ve heyecanların en büyüğü olarak gördüğümüz ilk okul günü ise başka bir önemli günümüz. Okul hayatımızın bittiğini gösteren ve yapılacak törende ne giyileceği düşünülen mezuniyet günleri ise başka bir güzel gün. 

Doğduk, okula gittik ve artık yaşımız evlenmek için oldukça uygun. Hoşlandığımız, kendimize yakın hissettiğimiz birisi de var hayatımızda. Daha ne olsun ki? Peki ya biz uygun muyuz bu eyleme? Evlenmek için her şey hazır mı?

Biliyor musunuz? Evlilik olgunluğu diye bir şey var ve hayatımızda çok önemli bir yere sahip. Gençler evlenmeden önce evlilik olgunluğuna erişip erişmediklerini düşünüp evliliğe öyle karar vermeliler. 

Evlilik olgunluğu, erkek veya kadın için kendisi olabilmeyi başarması, verdiği kararlarda bağımsız olabilmesi, istediği ya da istemediği durumları rahat bir şekilde ifade edebiliyor olmasıdır. Evlilik olgunluğu, kişinin kendini gerçekleştirme becerisidir. Olgun kişiler, içten ve güveni temel alan ilişkiler kurarlar.

Ayrıca evlilik olgunluğu ölçeği diye de bir ölçek var. Bu ölçek evlenmeden önce her gencin kendisine uygulaması gereken sorulardan oluşuyor. Evlenecek olan gençler bu ölçekteki soruların çoğunluğuna olumlu cevap veriyorsa, kendilerini evlenmeye hazır kabul edebilirler. 

Kişinin evliliğe yüklediği anlam nedir? Kayınvalide, kayınpederini kendi anne-babası ile eşdeğer tutabilir mi? Uzun bir yolculuğa çıktığını biliyor mu? Hep fiziksel görünüme mi odaklı? Biyolojik olarak kendisinde yahut karşı tarafta evliliğe mâni olabilecek cinsellik veya başka bir sorun var mı? Ekonomik seviyeler nasıl? Yetiştirildikleri ortam, kültürel durumlar, yaşam felsefeleri nasıl? Hayata, dünyaya aynı gözle bakabiliyorlar mı? Bunlar ve benzeri sorular üzerinde genel bir tarama yapılarak ölçeklendirilen sonuçlar bizlere evlilik olgunluğuna erişip erişmediğimizi ve seçtiğimiz kişiyle uyumlu olup olmadığımızı göstermektedir. Çok kısa bir sürede doldurulup sonucu belirleniyor. 

Evlilikten önce, en azından gençler arasında bir farkındalık oluşturulması açısından çok önemli olduğunu düşündüğüm bu uygulama, belediyeler tarafından evlenecek çiftlerden sağlık taramasını istediklerinde hayata geçirilebilir kanaatindeyim. Artık her belediyede bir psikolog çalıştığını düşünerek bu işlem çok kolay bir şekilde uygulanabilir. 

Yapılacak olan bu ve benzeri çalışmaların, şehirde yaşayan halkın mental anlamda sağlıklı olup olmadığını da bizlere gösterebilir çalışmalar olduğunu düşünüyorum.

Yüce Rabbim bizleri iki ayrı cinsiyetten yarattı ve bizler mensup olduğumuz cinsin özelliklerine göre düşünüp, hareket etmekteyiz. Kadın ve erkek olarak her birimizin ayrı meziyet ve özellikleri var. Bizler farklı düşünce ve hislere sahibiz. Bu konuya başka bir yazımda değinmek üzere sizleri fikir olması açısından, karı kocanın aynı gün günlüklerine yazdıkları satırlarla baş başa bırakıyorum:

KADININ GÜNLÜĞÜ

Bugün üç yıl bitti. Onun karşısına gelinlikle çıktığım günkü kadar mutluyum. Mükemmel bir erkek, cazibeli, yakışıklı, anlayışlı sevecen her şey var.

Bugün cumartesi bıraktım arkadaşlarıyla eğlensin en sevdiği yemek olan pastırmalı kuru fasulye ile pilav yapıyorum, pişti, demleniyor.

En sevdiği kıyafeti giydim eve geldi sonunda beni öptü biraz soğuktu aklı başka yerde sanki aman Allah'ım yoksa?

Arkadaşları ile ne yaptığını sordum ağzından bir şeyler geveledi yemekte biraz keyfi yerine gelir gibi oldu ama hâlâ dalgın, hâlâ uzak, hâlâ kabuğuna çekilmiş. Herhalde ötekini düşünüyor. Benden genç mi acaba? İş yerindeki sarışın pazarlama temsilcisi olmasın? Şöminenin karşısına otururken dayanamadım “neyin var” diye sordum. Gülümsedi. Zoraki bir gülümseme; acı dolu, uzaklık dolu. “Yok bir şeyim” diye geçiştirdi. O gürül gürül yanan aşkın bu kadar çabuk biteceğine inanamıyorum. Daha dün bana ebediyete kadar benimle olmak istediğini söylüyordu. Bugün aramızda iletişim kopukluğu başladı bile. Belki de kilo alıyorum? Çok mu dırdır yapıyorum? Elini tuttum, elimi okşadı ama elleri hissiz, parmak uçları soğuk, Stepe başlasam? Çocuk istesem? Yalan, yalan, yalan, kendimi kandırmaktan başka bir şey değil bunlar? Bitti, bitti bitti Allah'ım ölmek istiyorum. Kendimi son kez onun kollarına attım. Ağlaya ağlaya uykuya dalmışım

KOCANIN GÜNLÜĞÜ

Sevgili günlük Türkiye yine İspanya'ya yenildi, ama kuru fasulye güzeldi.

Sevgi, saygı ve nezaketle kalın.