KÖŞE BUCAK
Mehmet Salih KÖSE
Eğitim Uzmanı
İçimdeki sesi dinliyorum, “sorgula” diyor. “Neyi sorgulayacağım”, diyorum? Aldığım cevap yoruyor beni: “Mesleğini, eğitimi. Eğitimde dünü ve bugünü.” “Eğitime karşı gönlüm soğuk”, diyorum. “Hele bugün bazı eğitimcilere hiç de güvenim kalmadı.” diyorum. “Eğitim düşüncelerim kapana kısıldı. Çok soluk bakıyorum okullara, eğitim dünyasına” diyorum. “Bilhassa da eylemsiz düşünceler daha çok yoruyor beynimi.”
Gülüyor, “Geriye bak, güzel izlerde dostlarını, iyi öğretmenleri, eğitimcileri ara, yormaz seni.” diyor. “Tamam” diyorum. “Döneceğim düne, şimdiki aklım, görgüm ve düşüncelerimle. Mesela bugün şöyle diyorum: Şu öğretmen olduğum günlerde düşünmediğimi ya da neden farklı yapmadığımı kendime sorduğum şeyleri yaşar gibi yapacağım bugün. Sana söz.” Cevabı “Doğru yaparsın. Olaylar oldu bittikten sonra insan öz eleştiri yaparsa, hatalarını bulur, eksiklerini daha güzel görür.” Oluyor.
En çok eleştirdiğim şey zaman zaman duyguların, kuruntuların, düşüncelerin aklın önüne geçmesi. Böylesi bir ruh hali perdeliyor gerçekleri. Mesela öğrencinin biri çok tuhaf bir soru sormuşsa bize eskiden hemen şu söz çıkardı ağzımızdan: “Otur yerine, böyle soru mu olur?” Oluyormuş işte. Çocuk soruyor. Cevabını ver. Bilmiyorsan araştır, bir sonraki derste cevap ver çocuğa. Neden çocuğu sınıf karşısında küçük düşürüyor ve azarlıyorsun? Öğretmeniz ya sanki sonsuz kudret sahibi, her şeye hükmeden biriyiz. Hele çetrefilli bir soruysa, konusu dinse, siyasetse işte o zaman başlar bizde bir telaş. Cevabı bilmesek de veya soruyu anlamamışsak, açıklama yaparken ilgisiz bir sürü laf ederek meseleyi karmaşık hale getiririz. Cevap net değildir. Çok sorulara bilime dayalı, mantıklı cevaplar vermediğimiz olmuştur.
Bir de sınıftaki başarılı öğrencilerle ilgilenmek gibi meşhur bir hastalığımız vardı eskiden. Onların sorularına cevap vermek diğerlerini bir köşe atmak gibi. Bu ne soluk bir düşünce. Onlar da bu vatanın çocuğu. Onlar da gelecekte bu sosyal hayatın bir bireyi. Ortak yaşam alanlarında varlıklarını sürdürecekler. Oysa dilimizde ‘teşvik’ gibi güzel bir kelime de var.
Peygambere ilk inen ayet ‘oku’. Neyi okuyacak? Kitap yok. Ayrıca okuma bilmiyor. Hemen bu düşünceler gelir akla. Cümlenin tamamını beklemeden bu soruları sorarız. “Evet okuma bilmezsin ama, okuyacakların sana bildirilecek, sen de okuyacaksın.” Cümlenin devamı budur. Çok kurduk bu küçük ve çirkin cümleyi: “Bu çocuk yaramaz, bu çocuğu bu okuldan al. Bu çocuk söz dinlemiyor, sorunlu. Bu çocuk okumaz. Bu çocuktan adam olmaz.” Ne kadar ilkel düşünce. Düşünün kaç defa tekrar edilmiştir okullarda?
İşte bu ve buna benzer sözlerin konuşulduğu okullar bunaltır çocukları. Hele aynı şeylerin tekrar edildikleri okullar hiç de cazip gelmez çocuklara. Okullar dar gelir çocuklara, okulda duramazlar. Düşünün 180 iş günü tam eğitim yapan kaç okul var? Oysa yasa okullar 180 iş günüdür ve eğitim yapılır der ülkemde. Bırak 180'i 150'ye razıyız. Hele şu okul binaları? Kasvetli, duygusuz, estetikten uzak. Köşelerde üç beş boya, nafile. Çocuk duygusu eksik. Bir şeyler vermiyor çocuklara eski masallar. Yıllar geçer, değişmeyen zil sesleri, aynı oyunlar, aynı şarkılar.
Bilgi, bilinç artıkça insanlık, merdivenin daha yüksek basamaklarına yükselir. Bir şeyde hata yapıyoruz. Sonra akademi, makam diyerek eğitim topunu taca atıyoruz. Yaz boz tahtası, Teknik direktörler saha dışından. Saha içi olanların yaptıklarına bakın. Başarı imzaları var. Rahmet olsun ruhlarına. Birkaç güzel örnek bilirim. Çalıştıklarımdan en beğendiğim Avni Akyol Hoca.
Bugün, okullarda değişen iki şey var: Renkler ve boyalar ile öğretmenin giyim tarzı. Saç sakal, ütüsüz pantolon hatta şalvar... Şimdi öğrencilere forma zorunluğu tekrar geri dönüyor. Demek ki konfeksiyon sektöründe bir daralma, sıkışma var. Öyle karar verdi tekstil patronları. Ya küçük bir çocuk çıkar şu soruyu sorarsa: “Öğretmenim sizler de artık dönün eski kıyafetlerinize. Ütülü pantolon, ceket, kravat, boyalı ayakkabı.” Alacağı cevap: “Otur yerine küçük yaramaz.”
Anlayın işte eğitimin bir arpa boyu yol alamadığını. Şimdi okulların adı değişiyor, bir de dış renkleri. Çocuklar bedenleri ile o sıralara oturuyor yalnız ruhlarını çeken yine sokaklar.
Eğitimi yönetenler, planlayanlar mı? Bunca yıl gaflet ile geçti zamanları. Herkes kendi diliyle söylüyor şarkısını. Çocuk şarkılarına önem veren yok. Çocukça bulunuyor çocuk şarkıları, sözleri.
Bilirsiniz bülbül ötmeden güller açmaz. İşte eğitim dünyasında bunun tam tersi oluyor. Çocuk seslerini dinleyen yok. Bülbül bir ilancıdır. Doğa adına konuşur. Çocuklar konuşursa: “Sus ne anlarsın, otur yerine.” Genç ve çocuk sesi dinlemek istemiyor beyinler. Öğretmenlere zaten “Kaç yumurtadan kaç kaygana çıkar?” soran bile yok.
Öğretmenler mi? Eğitim nasıl olmalı birçoğu bunu bal gibi biliyor. İyiyi, kötüyü anlayacak düşüncedeler. Yalnız bazıları yine dünya malında kaldı gözleri. At, yat, kat, araba. Bahçe, tarla, arı kovanı, pazarlama. Hatta yapsatçı, dolmuşçu, emlakçı bile var içlerinde. Öğretmenlik ikinci, üçüncü yan işleri.
İyiler mi? Onlar üzgün ve süzgün gözle olanı biteni seyre dalmış. İrade ellerinde değil.
Artık eski zamanlarda değil, yeni çağdayız.
Bizim de neyimize şimdi durduk yerde, eski eğitimi yeni eğitimi kurcalamak. Bugün insanlar daha iyi yaşamanın peşine düşmüş. Eğitim umurlarında değil. Üstelik sen bir emekli eğitimci. Ne anlarsın eğitim işlerinden? Eğitim hamamına girmeye de hiç gerek yok. Havalar zaten sıcak. Üstelik tansiyonun var. Otur köşende martılara simit at.
O zaman unutamadığım, görevini başarılı ile yapan eski öğretmenlerime selam olsun. “Ben bir sevda kuşuyum, eğitim neferiyim, her çocuğun gönlüne koşarım, ışığa, güzelliğe taşımak isterim o minik kalpleri. Benim işim yalnız eğitim” diyen o koca ve güzel yürekleri ellerimin patlayıncaya kadar alkışlarım.
Yine de 1925-1926 Eğitim ve Öğretim Yılı’nda güzel şeyler olur diye umutla bakarız geleceğe. Bir güzel kıvılcım yansın eğitim dünyasında; umudumuzdur torunlarımız. Dünyanın kederini iyi eğitim ve tebessüm ve sevgi kurtarır. “Ses bedene çarpar, söz zihine...”
Sağlıkla kalın, iyi tatiller öğretmenler ve çocuklar. Veliler mi? Çalışmaya devam. Bu yıl da özel okullara zam var.