Mehmet Salih KÖSE

Tarih: 07.04.2025 14:43

BAYRAM SONRASI

Facebook Twitter Linked-in

KÖŞE BUCAK

Mehmet Salih KÖSE

Eğitim Uzmanı

Bir türlü sırrını çözemediğimiz hiç sevmediğimiz kaprisli laflar. Ben takılmışım göçebe bulutların peşine, kendimi marşlara konu olmuş Eskişehir'de buldum.

Yol boyu iki şeyi düşündüm: Sakarya Nehri boyları, Millî Mücadele yılları ve tabii ki Mustafa Kemal Atatürk. Askerliğimin acemi günlerinin geçtiği Polatlı devasa beton yığınlarına dönmüş. Eski günlere bakamadım doya doya. Dilsiz şehri arkamda bırakarak tırmandım Acıkır Bozkırı’na. Koca bir alan, askeri saha. Ağaçsız ve çıplak. Yüreğinde, o eski destan. Hâlâ bedelini ödemekte olduğumuz savaşlar. O günden bugüne uçurumun kenarında bırakılmış bir yurt. Nefesini tutmuş, var olma mücadelesinde. Bu bölge şehitlerin hikayesini anlatmakta. Eşelesen, toprağın içinden ya bir kurşun parçası veya bir şehit kemiği çıkmakta ve görülmekte. Bakınca ve düşününce göz yaşı dökmekte insan. Millî Mücadele’nin ve geçmiş zamanın benzeri çizilmiş, bir kırmızı tablo önümüzde. Yeni yeşeren, kısa boylu buğday tarlaları ayazda üşümekte. Sonra bir tepenin arkasına sinmiş Sivrihisar. Eskiden Nasrettin Hoca geçmişti buradan. Bu sıralar başka insanlar yürümekte. Heykellerde Yunus da var, Nasrettin Hoca da.

İlkokulda marşını dinlediğimiz o şehir: Eskişehir, yalçın kaya, lüle taşı, Hasan Polatkan, Gün Sazak, efsane rektör ve başkan Yılmaz Büyükerşen.

Odunpazarı’ndayız. Hava soğuk. Benim görmek istediğim Modern Müze. Renklere bürünmüş sokak. Müzeleri gezmek için kuyruğa girmiş ziyaretçiler. Eski ve renkli sandalyelere oturmuş, sohbete dalmış yorgun gezginler. Kurşunlu Cami’nin önünde bir mevta, hoca helallik almakta. Hediyelik eşya satıcıları müşteriyi ikna etme mücadelesinde. Sokakta bir kız, elindeki helvayı gelen gidene tadımlık sunmakta. Hediye alacaksan bu helvadan, gir dükkâna ve seç. Sokaklar söylüyor; zaman sizin bıraktığınız yerde durmuyor. Bu bölgenin tek geçim kaynağı turizmden gelecek para. Darısı şu bizim Orta Mahalle’nin başına. Ama hiç de ortak yönleri yok. Bu da bakış ve ehil el meselesi.

Ben, eşimi ve arkadaşlarımı kahvede bıraktım; Modern Müze yolundayım. Her insan müze görmek istemez. A aaa... Ne derler, dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşurmuş. Karşımda Akçaabat Yeni Haber Gazetesi Sahibi İsmail Topal ve eşi Huzur ile kızları ve torunları. Ablasının kabri Eskişehir'deymiş. Hoş beş, ayak üstü sohbet. O da Modern Müze'den geliyormuş.

Modern Müze'nin önündeyim. Müze kartı geçersiz. Giriş 120 lira. 65 yaş üzeri için de 80 lira. Bileti alıyor ve gezmeye başlıyorum. İki katlı bir alan. Dış mekân tamamen ahşap. İçindeki objeler hayal ürünü. Çağlar sonrası ilkel toplum ile gelecek dünya birleştirilmiş. Her insan belki beğenmez ama yine de yorum yapıyor insan. Başka dünyalara taşıyor beyinleri. Sanki illüzyon edilmiş bir dünya. Kimi gözler hayran hayran izlemekte kimileri de burun kıvırmakta. Kimine göre de şimdilik tedavülde olmayan bir sanat anlayışı. Her objede bir değil, bin derin bir düşünce. Bizim düşünmediklerimizi sanatçılar düşünmüş. Belki de hissiz, soluksuz, kentleşmeye karşı acı ve düşündürücü bir duruş sergilenmekte. Düş yolculuğuna çıkıyorsunuz. Belki o an sizin yaşadığınız kentin cellatları gözünüz önüne geliyor bir bir. Zaman olumsuzluklara gebe.

Dışarı çıktım. Hafif hafif yağmur çiseliyordu. Bir tramvay geldi geçti önümden. Sonra turistlere saygı duyup yol verin sürücüler. Etraf tertemizdi. Kenarda yeşillikler ve çiçekler. Hepsinden önemlisi doğru restore edilmiş eski evler. Sanki, biz şehirlerin betonlaşmış yüzünü hiç sevemedik diye bağırıyordu insanlara.

Sonra lacivert perdesini çekerken gece, küçük dükkânda ateşe üfledi sanatını satıcı.

Sonra bu şehri yeni şehir yapan Yılmaz Hoca'nın aydınlık yüzü geldi gözüme. Biraz da vefasızlık mı yapıldı kendisine? Balmumu Müzesi, Cam Müzesi, çiçek kokan Porsuk Nehri, gondollar, denizsiz şehirde plaj, çocuklar için masal dünyası, yemyeşil parklar. Uğur Mumcu’nun bombalanan arabası ve ilk otomobil. Sakarya kenarında Yunus Emre. Bu şehir çiçek kadar güzeldi.

Daha sonra geniş değineceğim. Çok hikayeleri olacak bende. Hoşça kal gülümseyen Eskişehir. Bence güzeldi, Eskişehir'de bayram ertesi. Gezmek ve görmek için mutluluğun adresi. Zamanımız kalmadı. Bekle bizi yine geleceğiz Eskişehir.

Böyle geçti bir bayram sonrası.

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —