Mehmet Salih KÖSE

Tarih: 19.05.2025 13:24

AYLİYA'NIN ÇOCUKLARI

Günleri bu küçük tepede geçerdi. İki tarafı dere.


KÖŞE BUCAK

Mehmet Salih KÖSE

Eğitim Uzmanı

 Sahilden doğru sıra sıra zeytin ağaçları, taş çeşmeler, daracık yollar. Küçük Ayliya'da yazın ceviz ağacının altında piknik yapardı mahalle kadınları. Çocuklar uçurtma uçurur, kızlar ip atlardı. Derenin batısında Orta Mahalle’nin, doğusunda Dürbinar Mahallesi’nin evleri. Küçük Harman'da top oynardı çocuklar.

O zamanlar Pulathane küçük bir kasaba. Bir okul, tek katlı dükkanlar, hanlar, kıraathaneler, PTT, Jandarma Karakolu, Halkevi, Polis Karakolu, Gümrük binası, Tekel depoları, iki cami, bir mezbaha ve kireç çıkarılan yer. Sahilde balıkçı kayıkları ile karpuz mısır, elma getiren büyük kayıklar.

 Ayliya'dan Trabzon Boztepe çok iyi görünür. Güneye bakarsan Hıdırnebi Kayası her sabah selam verir insanlara. Ya sislidir ya da karlı. Dibinden Kireçhane Deresi suları çıkar, koşarak kavuşmak ister denize. Zaman zaman suları çoğalır çılgınca akar alır götürür önüne ne gelirse; inek, insan, dam, değirmen hiç fark etmez. Önüne düşeni sürükler. Köprüleri yıkar. Bu sebeple gök gürleyince pek yaklaşılmaz derenin kenarına, geçilmez tahta köprülerden, döndürülmez değirmen taşları. Vadinin çok diktir yamaçları. Yağmur yağınca toprağı sürükler derelere.

Sabah saat dört veya beşte güneş kendini gösterir Trabzon ufuklarından, kızıl elbisesiyle insanlara, erken uyanmış Ayliya çocuklarına günaydın der. Zaten Ayliya çocukları da erken yatar, erken kalkar. Sabah erkenden inek otlatmak için çıkarlar kırlara. Güneş ikindi vakti yavaş yavaş terk eder bu vadiyi, gider tepelerin arkasına. İkindi vakti çift motorlu ve pervaneli bir uçak geçer Ayliya üzerinden; yönelir Trabzon'a. Ayliya çocukları kuş lastiği ile taş bile atmışlardır alçaktan giden uçaklara.

Akşam olunca, karanlık basınca önce Tekel'in ışıkları yanar, sonra minareler ve sokak lambaları. Ayliya'da o yıllar elektrik yoktur, Ayliya'dan bakan Ayliya çocukları seyrederler yıldız gibi parlayan ev ışıklarını. O yıllar özlemle bekler Ayliya çocukları elektrik direklerini. Bizim eve ne zaman elektrik gelecek sorusu uykularına girer geceleri.

Fevzipaşa İlkokulu'nda cıvıldaşan çocuk sesleri Ayliya'ya kadar gelir. Ayliya çocukları bu okula toplu giderler. Kiminin adı Salih Zeki, Osman, Hakkı, Hamiyet, Fethiye, Tahsin, İsmet, Ali, Reşit, Doli Refik, Kenan... Kış mevsiminde fırtına olur, kapatır yolları. Sert geçen kış günleri okula gitmek sanki bir derttir. Öyle kış olur ki, yerde bakarsın yarım metre veya bir metre kar. Havada kuru ayaz sürer zaman zaman. Böyle zamanlar evlerde toplanır Ayliya çocukları sobanın başında ya ders çalışır veya hikâye, masal anlatırlar. Zaman zaman da türkü söyler onlara Esma Nineleri. Namaz yollarını sakallı Ömer Amca öğretmiştir onlara. Bazıları da Hoca Teyze'den öğrenmiştir Elifba'yı.

Zaman zaman Satari’den insanlar gelip geçer. Kimi cebinden tabakasını çıkarır bir kaçak sigara sarar, kimisi omuzunda değnek türkü söyler, kimi erkekler de çorap dokur öyle yürür. Kimi vardır sigarasını yakmak için kibrit ister. Su isteyen de ekmek isteyen de olur.

Bir de Deli Raif vardır. Çok çekmiştir Ayliya çocuklarından. Kimi sakalını yakmış, kimi kendisine taş atmıştır. Aslında Deli Raif orta yaşlarda, orta boylu, biraz tombulca, yuvarlak yüzlü, ela gözlü, kirli sakallı bir zavallıdır. Köyde eski bir evde kardeşi ile yaşardı, Salı günleri Pulathane Pazarı'na gelen ve bir şeyler isteyen, bilhassa gaz yağı alıp yayan köye dönen bir insan. Kış günlerinde üşüdükçe bir evin kapısını çalar ısınmak ister, yemek ister. Şehirde ise bir kıraathaneye girer, sobanın başında ısınırken bir çay ısmarlanmasını bekler. Çoğunlukla soğan ekmekle karnını doyurur, helva, zeytin verirsen kendi dilince dua eder. Mutlaka her hafta bir kalıp sabun almayı da ihmal etmez. Bir gün ateş yakarken evi yakmışlar ve kendileri de bu evde yanmışlardı.

 Ayliya çocuklarının mutlaka köpekleri vardır. Kiminin av köpeği olur, kiminin fino, kiminin de çoban köpeği. Çakallar gelip tavukları almasın diye köpek her evin bekçisidir.

Ayliya Çocukları çok iyi çatal yapmasını bilir. İyi kuş lastiği çatalı zeytin ağacından olur. Böyle çatala "kabak gibi çatal" denir. Fırfılak çevirir, zaman zaman yamaçlarda kuzu damlarının üzerinde gizli gizli hartama alır, uçurtma yaparlar. Bir de bibil atarlar kamıştan yaptıkları patlangoçlarla. Kamış almak için yürür giderler Gavze’nin kamışlığına. Yılandan da çok korkarlar.

Ayliya çocukları kıvırtmalı top oynamayı çok iyi bilirler. Top oynarken çok çalım atarlar. Çünkü onlar Kibar’ın Çamlığında çam ağaçlarına çalım atarak öğrenmişlerdir top oynamayı. Patikli, bu konuda en maharetlileridir.

Ayliya çocukları, ağalar yaylaya giderken onları hayran hayran izlerler. Ağaca çok iyi çıkmayı, daldan dala geçmeyi, karayemiş, üzüm, incir toplarken gugar kullanmayı çok iyi bilirler.

Ayliya çocukları yardımseverdir. İmece kültürü vardır.

Ayliya çocukları sözünün eri çocuklardı. Karda, kışta yoldaş, eylemde gönüldaştılar.

Aradan yıllar geçti. Ayliya çocukları şimdi ne oldu bilmiyorum. Gördüğüm sadece orada köklerinden sökülmüş zeytin ağaçları, yok olmuş ormanlar ve sular feryat ediyor. Ben de artık o eski Ayliya çocuğu değilim. Artık sokakta bana “Mehmet Salih Abi bir sigara parası ver” diyen Ayliya'nın çocuğu Aydın'ı göremiyorum. Yamaçlarda otlayan inekler yok. Yağ külekleri, yayıklar yok. Örslerde dövülen kazma, orak, kurebi, bıçak yok. Artık dikenler arasında kayboldu Kemal Amca'nın su değirmeni. Topraklara karıştı gendime yapılan dibek taşı. Çeşmeler susuz, ‘Hayrat'’ yazan çeşmeler yapılmıyor artık. Olanları da evler gibi kaderleriyle baş başa bıraktık. Çocuklar sallanmıyor oymalı süslü ve renkli beşikte. Çimşirden yapılan kaşıkla yenmiyor yemekler. Kışın giyilmiyor elde örülen yün çorapları. Pertev Paşa Konağı'nın rengi bile değişmiş, küçülmüş. Kamara'da hoca ezan okumuyor tahta minarede çıplak sesle. At üzerinde yayla yolunda görülmüyor ağaların, beylerin kadınları. Hayvanların su içtiği oluklar çoktan yıkılmış. Karşıda Çalaplarda, Davulcularda duyulmuyor davul sesi. Kerpetenle diş çekmiyor Davulcu İbrahim.

Yenilik dedik. Ayliya çocuklarını yok ettik.

Şimdi çocuklar hormonlu, giysileri yabancı marka, kulaklarda küpeler, kolda dövmeler. Gökte uçmuyor uçurtmalar, geçmiyor pervaneli uçaklar. Boztepe bile görünmez oldu Ayliya'dan. Sanki doğa üzgün, güneş soluk ve hava soğuk. Sömürü ve yabancı kültür yukarıdan aşağı doğru indi ve Ayliya çocuklarını yuttu gitti.

Hızlı kültür erozyonu Ayliya çocuklarını da yok etti.

Üzgünüm...