Mehmet Salih KÖSE

Tarih: 11.07.2023 11:55 Güncelleme: 11.07.2023 11:55

YAKUP KADRİ'YE VERDİĞİM SÖZ


KÖŞE BUCAK

Mehmet Salih KÖSE

Eğitim Uzmanı

 

 Yakup Kadri'yi bir ilkokul birinci sınıfta tanıdım bir de yıllar sonra dün gördüm. Birinci sınıfı A. Fazıl Ağanoğlu İlkokulu’nda okumuştu. Okul Müdürü rahmetli Hüsnü Sevim Yakup Kadri'yi Halk Oyunları Kursu’na almıştı. Kısa zamanda horon oynamayı öğrenmişti. Önemli günlerde küçük ekiple horon gösterisine çıkar ve eksiksiz oynardı. Oyun anında Yakup Kadri'yi en heyecanlı gözle seyreden iki kişi vardı. Birisi o zamanki Akçaabat Belediye Başkanı Cavit Doksanbir, diğeri de Okul Müdürü Hüsnü Sevim. İkisi de şimdi rahmetli. Ama Yakup Kadri bugünlerde genç bir delikanlı. Bir turizmin işletmesinin yöneticiliğini yapıyor. “Dedem Cavit Doksanbir'i daha çok tanımak ve O'nunla yaşamak isterdim” diyor.

Yakup Kadri çok kibar ve beyefendi, saygın ve saygılı bir genç. Demek ki dedesi Sayın Cavit Doksanbir torununu iyi yetiştirmiş, ayrıca Okul Müdürü Hüsnü Sevim ve öğretmenler de Yakup Kadri'yi iyi eğitmiş. Ama Sayın Cavit Doksanbir Bey’in Yakup Kadriye bakışı başka, sevgisi büyüktü o yıllar. Sanki Cavit Doksanbir kendisi gibi sade, temiz yürekli bir genç yetiştirmiş. Yakup Kadri bu sebeple “Sesi kulağımdan gitmedi dedemin.” diyor. Ben de Cavit Doksanbir'in küçükken Yakup Kadri'ye bakışını, sıcak gülüşünü, ailenin yeni yetişen ulu bir çınarı olarak görmesine tanığım. Yakup Kadri dedesi Cavit Doksanbir'in gençliğini bilemez. Ben de söz verdim O’na. Bu hafta bir de ben anlatacağım rahmetli eski belediye başkanımızı kendi gözümle. Çünkü bir zamanlar bizim yan komşumuzdu Orta Mahalle'de.

O yıllar, ah o eski komşuluk ve dostluk yılları, düşündükçe özleniyor. O komşuluklardan şimdi renk kalmadı, düşündükçe düşlerim ağlar.

Cavit Doksanbir zor bir hayatın içinden geldi geçti. 1960’lı yıllar bilhassa ekonomik olarak zor yıllardı. Bir parça ekmek için aslana yem olmak da vardı. O yıllar Cavit Doksanbir emekçiydi. Kamyonla yük taşırdı İstanbul'dan. Zor olurdu geceleri yolculuk. Armelit, Koçboynuzu gibi virajlı yollarda kolay değildi araç sürmek. Ama Cavit Doksanbir engelleri aşmak için yaratılmış bir mücadele adamıydı.

Şimdiki Akbank binasının olduğu yerde Şoförler Cemiyeti vardı. En çok da orada dinlenir, otururdu dostlarıyla. İddialı tavla maçları yapardı Komiser Bekir Bey’le. Ara sıra gelip takılırdı onlara marangoz Ali Usta. Ama Cavit Doksanbir hiç kızmaz, gereken insana gerekli cevabı verirdi anında.

Bileği de güçlüydü. Derlerdi ki sol eli bir vuruşta bir adam devirirdi. Ama çok efendi olduğundan mecbur kalmadıkça kimse ile kavgaya girmezdi. Çok kızarsa poyraz, karayel rüzgârı gibi çıkardı sesi. Genci, yaşlıyı selamlamadan geçmezdi. Acımasız dünyanın en sevecen yüreği vardı o koca bedende. Hep gülerdi gözleri. Zamanı gelince iğneleyici de olurdu sözleri. Muhabbeti severdi. Dost artırmasını bildi. Fesat düşüncelerden uzak dururdu. Nitekim bu özelliği kendini Akçaabat Belediye Başkanlığına taşıdı.

 Cavit Doksanbir üç dönem belediye başkanlığı yaptı Akçaabat'ta. 1980 ihtilali ile elinden alınan Belediye Başkanlığını yine kazanmıştı ilk seçimde. Belediye başkanlığı yaptığı dönemde bazı işler yaptı Akçaabat için. En büyük eserleri Temel Aslan Sitesi ile Belediye Binası’nı yaptırması ve eski sinemayı Milli Eğitim’e tahsis etmesi oldu. Ayrıca mahallelere içme suyu getirdi kıt imkanlarla. Tek ustası vardı o da rahmetli Yakup Usta. Mahalle çeşmelerine su vermek için gece gündüz çalışırlardı beraberce.

Cavit Doksanbir hem merhametliydi hem de sert mizaçlı. Çaresizliklere çözüm getirirdi kendi bilgisi ve düşüncesiyle. Ben de İlçe Müdürlüğü yaptığım sıralarda beraberce çalıştık. Hiç unutmam Öğretmenevi için yer istemiştik. Bize şimdiki Millet Bahçesi’nin deniz kenarını önerdi. Burayı vereyim size dedi. Ama nedense o yıllar bazı arkadaşlar çok şehir dışı dediler ve istemediler. Şimdi orası şehrin tam ortası. Demek ki Cavit Doksanbir başkan bizden daha iyi geleceği görmüş.

Cavit Doksanbir Belediye başkanlığı yaptığı dönemlerde Akçaabat'ın her sorununa el uzatırdı. Belki tahsili yetmezdi kent mimarisine ama sevgi dolu bir yüreği ile yardım etmek isterdi her el açana. O yıllar yanlış yaptıranlar olmadı mı Sayın Başkan’a? Oldu elbet. Ama hep Cavit Doksanbir'in iyi niyeti bir de mensup olduğu siyasi partinin baskısı. Bu siyasi partiler Belediye Başkanlarını kendi haline bıraksalar belki de daha güzel ve düzgün işlere imza atacaklar.

Cavit Doksanbir yazları Haçka Yaylası’na çıkardı. Bir doç arabası vardı. Kapısında Yakup Kadri yazardı. Yolu düşen herkese yaylada kapısı açıktı. Sebatspor'a yer bağışlamıştı. Akçaabatlılar Vakfı'na şimdiki yeri vermişti yurt yapsınlar diye. Sanki sevginin nakışı işlensin bu şehre diye düşünürdü. Gönlü dostlukla doluydu. Bayılırdı Karadeniz'in kar beyazı köpüklerine. Zaman zaman ikaz ederdi Durna Hoca'yı, denizden çakıl alıp kıyı güzelliğini bozmasın diye. Yazın ve baharda çok severdi gelinlik giymiş bağları. Evinin önünde küçük bir bahçesi vardı. Bizler gül ve hanımeli isterdik 23 Nisan günlerinde. Hiç çekinmeden çalardık kapısını. O da “Dalları kırmadan toplayın gülleri” derdi. Bizler gülleri alıp giderken sanki sevgi çığlıkları yükselirdi gözlerinden.

Cavit Doksanbir ekmeğinin peşinde olan insanları severdi. Ayrı partilerden olan insanlarla oturup konuşurdu. En çok oturduğu yer fotoğrafçı Ahmet Salih Ertuğrul'un dükkânı olurdu. Ömer Adnan Ertem'in babası ile dosttu. Adnan Sezgin ile sohbet ederdi.

Cavit Doksanbir başkan o yıllar çakalın inini de bilirdi, sevginin yerini de. Bir boynu bükük görse sorardı derdin nedir diye. Belediye Başkanıydı ama çok yükseklerden uçmazdı. Koltuğuna da çakılıp kalmazdı. En büyük sevgisi ve en önemli işi sabahları torunu Yakup Kadri'yi okula bırakmak ve Hüsnü Sevim'in bir kahvesini içmekti. Cavit Doksanbir'in bir özelliği de şık giymesi ve genelde kravatsız dolaşmasıydı. Yeşillikleri çok sevdiğinden yazın tatil olarak yaylalara çıkardı.

Şimdi Cavit Doksanbir yok. Ama baktım Yakup Kadri efendiliği, duruşu ile Cavit Doksanbir’e benzer bir özellik geliştirmiş. Dedesini özlüyor belki şimdi, belki de düşündükçe kar yağıyor düşüncelerine. Hatıraları giriyor gönlüne ılık ılık. Kokusu gülden tatlı dedesini bilmem ne kadar hatırlar?..

Şunu bil ki Yakup Kadri; narince alnına sert çizgiler çizilen bir deden vardı. Sana umut bağlayan, gürleyen bir çağlayandı deden. Gün geldi kara toprak sevgili dedeni bağrına aldı. Cennetin kollarında uyusun. Seni O’na layık bir torun olarak gördüm. Bu da mutluluk verdi bana. Sen çok küçüktün, seni deden çok severdi. Saçlarını okşardı, toz konmasın üzerine derdi. Öyle bir yüreği vardı seni içine alan.

Çok erken kaybetmişsen de güzel dedeni, sen üzülme. O bana göre güzel izler bırakarak gitti. Bazı insanlar zor anlaşılır, zor tanınır. Sevgili dedeni bu kent iyi anladı ki üç dönem belediye başkanı yaptı. Sen dedeni dostluğa duacı bir kır çiçeği olarak kabul et. Gönlünü hoş tut. Çok benziyorsun vakur duruşunla dedene.

Deden Cavit Doksanbir ve tüm vefat eden güzel insanlar, dostlarımız cennetin zümrüt bahçelerinde rahat uyusun. Analım, yaşatalım, dua edelim ölenlerimize. Deden Cavit Doksanbir bu şehre iğde ağacının güzel kokuları yayılsın sabahları diye sahile boydan boya iğde ağacı dikmiş ve onları büyütmüştü. İğde ağacını Karadeniz'e getiren ilk başkan olmuştu. Rahmet olsun ruhuna.

 Seni seven biri vardı. O da deden. Sana yeni bir dünya gerekiyorsa benden sana tavsiyem dedenin yolu olsun bu yol. O yol güzel, o yol çiçekli.

 Gökyüzünde olursan bir gün sevgili dedene bak. Yeryüzündeysen eğer aç kollarını dede sevgisi sarsın seni gitsin. Deden örnek bir insandı. Yaşam biçiminle, yaşantına anlam kat ki dedenin ruhu duysun seni. Gördüğüm halinle güzel yoldasın.

Ben Yakup Kadri’ye söz verdim ve yazdım, dostlar tamamlasın eksik bıraktığım tarafları. Selamlar her okuyana ve yorum yapana...