Mehmet Salih KÖSE

Tarih: 17.09.2024 17:03

KİM MİLYONER OLMAK İSTER?

Televizyonda bir bilgi yarışması programı var: Kim Milyoner Olmak İster? Kim istemez ki?..


KÖŞE BUCAK

Mehmet Salih KÖSE

Eğitim Uzmanı

 Bu programı fırsat buldukça izlerim. İzliyorum ama bazı tiplerin sorulara verdikleri cevaplara veya bilemediklerine çıldırıyorum.

 Adam, kadın yüksek tahsil yapmış, mastır yapmış, yurt dışına çıkmış ama basit bir sorunun cevabını bilmiyor. "Sessiz Gemi" şiirini kim yazdı diyorlar, bilmiyor. "Safahat" kimin eseri diyorlar, bilmiyor. “Ateşten Gömlek” kimin romanı diyorlar, bilmiyor. “Yaban” kimin eseri diyorlar bilmiyor. Nazım'ın, “Millî Mücadele” şiirinde Atatürk’ü anlatan bir bölümü okuyorlar, sonra şiirin yazarını soruyorlar, Nazım Hikmet diyemiyor.

Oysa bu yazarlar bizim zamanımızda lise edebiyat kitaplarında örneklerle anlatılırdı. Bilhassa Yahya Kemal Beyatlı üzerinde çok dururduk. Hatta Onun "Sessiz Gemi” şiirini birçok insan yanlış yorumlar. Bu şiirin limanda gemi ile Fransa'ya giderken, kendini gizli gizli yola koymaya gelen Nazım'ın annesine hitaben yazıldığını çoğu öğretmen de bilmez. Ahmet Haşim'in “Merdiven” şiirini insan ömrü olarak yorumladıkları gibi. Oysa şiirde güneşin sonbaharda bir dağ eteğinden doğması ve dağın arkasında batması olarak çoğu insan görmez.

 Bizler öğretmenlik yaparken, Yahya Kemal’i hemen hemen bir ay işlerdik. Yahya Kemal'in şiirimize en büyük hizmetini öğrencilere kavratmaya çalışırdık. Yahya Kemal'in dünya görüşü hakkındaki düşüncelerini öğrencilerden almaya çalışırdık. Ayrıca Yahya Kemal'i ve şiirlerini sevmişseniz, bunları size sevdiren şeyler nelerdir diye sorardık.

Aslında Yahya Kemal o yıllar ilkokul ve ortaokul kitaplarında "Ok" ve "Akıncılar" şiirleriyle vardı. Hatta   ortaokul sıralarında "Akıncılar "şiirini öğretmenlerimiz ezberletirdi.

Lise çağında dersimize gelen rahmetli Ahmet Kukul Hocamız ve Necat Birinci Hocamız (uzun ömrü olsun) Eylül Sonu şiirini anlatırken, Kanlıca şiirini okurken hayranlıkla dinlerdik. Şiirleri zamana göre seçerlerdi. Sonbahar’da okunurdu Kanlıca şiiri. Doğa şiirin tasvirine uygun olurdu.

Bizler Yahya Kemal şiirlerini bulunca öğretmenlerimiz gibi okumaya çalışırdık.

Ben, o zaman Yahya Kemal'in gelecek nesli daha şanslı gördüğünü çıkartırdım. Ama nereden bilecekti ki kendinin yazdığı bir şiiri üniversite bitirmiş bir genç bilemeyecek. Hadi Yahya Kemal’in eski şiir ile yeni şiir arasında bir köprü olduğunu gençlerin bilmesini geçelim ama radyoda Münir Nurettin Selçuk'un sesinden dinledikleri "Endülüs’te Raksı" da yüksek tahsil yapmış bir genç de bilsin. İthal parçalar biliniyor. İthal şarkılar dinleniyor ama bizden olanlara kulak verilmiyor. Yahya Kemal toplumun yozlaşmasını asla istemiyordu. 

Yahya Kemal S. Kudret Aksal'a göre şiirimizin ilk klasiğidir. M. Cevdet Anday'a göre şiirimizi batılaştıran, Yavuz Bülent Bakiler'e göre bizim yeni ve güzel sesimizdir. A. Rahim Balcıoğlu'na göre batıyı da doğuyu da bilen, Salah Birsel'e göre dili Osmanlıca'ya yaslandığı için çokça tutulan şairdir. Dilaver Cebeci'ye göre şuurlu bir milliyetçi, Necati Cumalı'ya göre şiiri söz kalabalığından kurtarmış kişidir. Mehmet Çınarlı'ya göre Türk tarihi ve coğrafyasını Türk gözüyle seyrederken Bekir Sıtkı Erdoğan'a göre sağlam mısra yapısı ile iyi yol göstericisi olmuştur. İlhan Geçer'e göre, yeni bir ses, yeni bir renk ve ahenk, Feyzi Halıcı'ya göre halkımıza gerçek güzel şiiri sevdiren kişidir. Atilla İlhan'a göre o feodal, ümmet kültür sentezimizin büyük şairi, Sefa Kaplan!a göre etkisi yıllarca değil asırlarca sürecek bir şairdir. M. Necati Karaer'e göre, Yahya Kemal'i red ve inkara kalkışanlar dahi onun ustalığından nasiplerini almışlardır. Ö. Lütfü Mete’ye, göre şiirin ciddiye alınmasını sağlarken, İbrahim Minnetoğlu'na göre o kendini fetihte, gazada bir nefer gibi görür. M. İlyas Subaşı'na göre Avrupai tarza dönüşte sağlam bir rehber olurken, Cemal Süreya'ya göre şiirin bir dil işi olduğunu kavrayan ilk şairimizdir. Halim Uğurlu'ya göre büyük ve şuurlu bir milliyetçi. Hilmi Yavuz'a göre tarihe bir estetik olarak bakan kişidir.

 Bakın bir yarışma programından nerelere geldik. Demek ki eğitim sistemimiz kültür insanı yetiştirmiyor. Sadece yarışan çocukların maraton koşusu.

Bilmiyorum ben mi yanılgı içindeyim, o yarışmada koca koca üniversite bitirmiş insanlar görüyorum. Çok basit sorular karşısında verdikleri cevaplardan, geleceğimizi ümitsizlik içinde görüyor ve karamsarlığa düşüyorum.

O zaman benim de bir yarışma sorum olsun. Eğitim programlarında, okullarda ve eğitim sisteminde bir sıkıntı var mı? Bakıyorum bazı siyasiler eğitimin temel sorunları yerine "öğrenci yemeklerini" düşünüyor. Sistemin köy okulların açılması ile sona ereceğini zannediyor.

Eğitim sistemi düzeltilmeden ekonomi düzelmez. Bunu herkes kafasına yerleştirilmeli ve eğitim devlet eliyle, devlet okullarında, eşit bir şekilde, iyi hazırlanmış programlarla, iyi yetişmiş öğretmenlerle verilmeli. Yoksa biz daha çok rastlarız "Samsun hangi deniz kenarındadır?" sorusu için yardım isteyen, joker kullanan yüksek tahsilli gençlere.

Bir gün kütüphanelerdeki gençleri gözlemleyin, yaptıkları ders çalışmak. Ders çalışmak derken test çözmek. Kitaplar silindi hayatımızdan. Kitapçılarda kitap bakanlar, para verip alanlar daha çok yaşlılar ve araştırmacılar. Ayrıca kitaplar ülkemizde pahalı. Emekli insanların kitap almasına imkân yok. Kültür Bakanlığı yayınları hiç değilse biraz ucuz olmalı. İş Bankası, Yapı Kredi Bankası, Diyanet Yayınları ucuz olmalı.

Bu kadar yeter galiba. Hepinize hayırlı bir gençlik, sağlıklı bir nesil, güzel torun sevgisi, bol kitaplı yıllar, okuyan nesil gelsin, dilerim.