GÖRDÜKLERİM DUYDUKLARIM
Huzur KORKMAZ TOPAL
Yaşam Koçu
huzur06peri@gmail.com
Kendini başkasının yerine koymak. Aranızdaki ilişkide veya yaşayışımızda karşımızdaki gibi düşünebilmek. Onun durduğu yerden kendini görebilmek.
Trafikte herkes kendine ait bir araçla seyahat ediyor, her sürücü başka başka evlerden, başka başka düşüncelerle ve bambaşka yaşamlardan aynı yolda seyahat ediyor. Şimdi sizlerden bir süreliğine bir aracın direksiyonuna geçmenizi ve kontağı çevirerek yola çıkmanızı isteyeceğim. Sizin aracınız güzel bir binek aracı, borcu harcı yok ve rahatlıkla kullanabiliyorsunuz. Evden sizi sevecen ve mutlu bir eş uğurladı. Sizin ve evde yaşayanların sağlığı yerinde çok şükür. Yani mental ve fiziksel olarak sorunsuz bir şekilde trafiktesiniz. Önünüzde giden aracın sürücüsü çok yavaş gidiyor, hem de sol şeritten. Siz bir sürü uyarıda bulunduğunuz halde öndeki sürücü istifini hiç bozmuyor ve size göre tınmıyor bile. Tabi ki sinir olmakta o kadar haklısınız. İşte mükemmel bir ortamdan ve son derece gönül huzuruyla çıktığınız seyahatinizde sizi sinir eden ve küplere bindiren bir sürücü. Kızmayıp da ne yapacaksınız?
KIZMA SEVGİLİ KARDEŞİM. O sürücü bir gece boyunca hastanede bir yakınının yanındaydı. Durumu vahim. Hem üzgün hem de hastanın diğer yakınlarına durumu nasıl anlatacağını düşünüp duruyor. Aslında bir çoğunuzun aklına “madem bu durum da neden araç kullanıyor” sorusu gelebilir. Evet, çok haklısınız ama mecburiyetten olabilir mi? Bunu düşünerek empati yapabiliriz.
Şimdi de bir alışveriş merkezinin yemek katında olduğunuzu düşünün lütfen. Yan masada her şeyi ağlayarak, tepinerek ve hırçınca isteyen bir çocuk, yanında da çaresizce onun isteklerini yapan bir anne. Anne çok naif görünüyor. Maddi durumlarının epeyce iyi olduğu anlaşılıyor. Çocuğun şımarıklığı ve annenin tahammülü sizi hem rahatsız etti hem de sinir etmeye yetti. Başlıyorsunuz söylenmeye... “Böyle çocuk mu yetiştirilir? Kardeşim hiç mi terbiye vermediniz bu çocuğa? Arsız kardeşim bu çocuk arsız. Bizim zamanımız da...” diye başlıyor ve buna benzer bir sürü hakaret ve eleştiri dolu sözcükler sıralıyorsunuz.
SIRALAMAYIN SEVGİLİ KARDEŞİM. O anne ve çocuk çok büyük ve lüks bir sitede bahçeli müstakil bir evde hakaret ve şiddet gördükleri narsist bir adamın boyunduruğu altında yaşamak zorunda olan iki birey olabilir.
Bunları düşünerek empati yapabilirsiniz.
Yine düşünmeye devam edin. Son derece lüks bir restoranda, nezih bir ortamda yemek teklifi aldınız. Bu yemek randevusu için oldukça heyecanlısınız. Birkaç gün önceden bir sürü hazırlık yapıp yeni bir kıyafet de aldınız. Her şey çok güzel olacak. Randevu zamanı geldi çattı. Heyecan dorukta.
Mekâna gidip sizi bekleyen kişiyle buluştunuz. Yemekler söylendi, içecekler içiliyor. Birden bir garson geldi ve o akşam için aldığınız mükemmel kıyafetinize yemeği boca etti. Bütün bir hafta herkesten daha şık ve daha güzel olacağınızı düşünerek giydiğiniz kıyafetiniz yağ içerisinde kaldı. Bu sakarlık affedilir gibi değil,
AFFEDİN SEVGİLİ KARDEŞİM AFFEDİN. O garson evde bir anne ve iki kardeş bıraktı. Hem onların karınlarını doyurmak hem de istismarcı bir babaya hizmet etmek zorunda.
Bunları düşünerek empati yapabilirsiniz.
Son olarak sizlere benim başıma gelen bir olaydan bahsetmek istiyorum. Kızlarım ve ailemin büyükleri Ankara’da olduğu için bir aydan fazladır Ankara'da yaşıyorum. Bu arada da sağlık problemlerim için doktora görünmek istedim. Doktor maceralarımı daha sonra anlatacağım.
İlgili ve enerjik bir doçent olan doktorum benden MR istedi ve ilk MR da hoşuna gitmeyen bir şeyler gördüğünü söyleyerek bir de ilaçlı MR istedi. Bunu isterken kullandığı “Hemen çektirip vakit kaybetmeden bana haber verin, ben raporu beklemeden görmek istiyorum.” şeklindeki ifadeler beni biraz endişelendirdi. Bir gece önce çektirdiğim MR'ımı ertesi gün görmek için e-nabız sistemine giremediği için bana dönüş yapamadı. Ben sekreteriyle görüşerek, büyük bir heyecanla kendisini beklediğimi ve bir an önce bana dönüş yapmasını rica ettim. Maalesef bir netice alamadım. Tabii biraz kızgın, biraz da endişelenerek, “Nasıl böyle bir şey olabilir? Gün boyu heyecan ve endişeyle sonucu okumasını bekledim. Neden dönüş yapmıyor?” diye kızarak kendi kendime söylendim.
Fakat ertesi gün tekrar sekreterini arayarak bugün benim işlemimi yapıp yapamayacağını sorduğumda, sekreteri, “Hocam bugün muayenehaneye gelmeyecek, eşinin KEMOTERAPİ randevusu var.” dediği an utanarak geçmiş olsun dileklerimi iletmesini rica ettim ve telefonu kapattım.
Bana göre beni ihmal etmişti, oysa ki sevgili eşi için sürekli endişe duyan bir adama haksızlık etmişim.
KİMİN NE YAŞADIĞINI BİLEMEYİZ. BİZ OLAYLARI KENDİ YAŞAYIŞIMIZ VE ORTAMIMIZA GÖRE DEĞERLENDİRİYORUZ.
YARGILAMADAN ÖNCE ARAŞTIR. FARZETME-ZANNETME-SOR
Sevgi, saygı ve nezaketle kalın.