KÖŞE BUCAK
Mehmet Salih KÖSE
Eğitim Uzmanı
Derler ki bazı yerlerin adları kendilerinden çok daha büyüktür. Akçaabat Gazinosu ve Plajı öyle bir yerdi. Şimdi çoğu genç bilmez o yılları. Orada bulunan tertemiz sular, büyük büyük mavnalar, renkli renkli kayıklar çoktan öldüler. Şimdi yerlerinde çirkin kayık damları. Şehrin görüntüsünü bozan, paslı tenekelerle örtülü kayık çekek alanları. Kenarda boya tenekeleri, sökük ağlar ve çöpler.
Akçaabat Gazinosu-Plajı öyle değildi bir zamanlar. Çeşitli defalar işletenleri el değiştirmişse de asla kaliteden taviz vermedi. Bozulması 1975'ten sonra başladı. Küçük bir alanda yer almasına rağmen adını duymayan ve yerini bilmeyen yoktu. Yerini bilmeyen hiç değilse adını bilirdi. Önce Yılmazlar işletmeye başladı. Sonra Kuruçelikler. Daha sonra el değiştirdi, bozulma ondan sonra başladı. Yıllar hep yozlaşmaya doğru. Mekanlar da yıllara ayak uyduruyor.
Böyle yerlerin adlarını büyüten, biraz da oradaki iş ahlakı ve disiplin ile sahneye çıkan sanatçılar olurdu. Akçaabat Gazinosu-Plajı’ndan Müzeyyen Senar, Adnan Şenses, Mustafa Sağyaşar, Emel Sayın, Yaşar Özer,S eher Akkuş, Şemsi Yastıman, Gönül Akkor, Öztürk Serengil ve daha nice ünlü isimler geldi geçti.
Akçaabat'a gelen turistler, çoğu isimler genelde bu gazino için gelirdi. O yıllar Akçaabat Köftesi pek o kadar da meşhur değildi; Akçaabat Gazinosu köftenin önünde olan bir isimdi.
Gündüz plajına gidilirdi. Aile plajıydı. Kumu siyah, denizin içinin bir kısmı çakıllı, diğer kısmı az kumluydu. Şehrin, sinemadan ve kahvelerden sonra tek dinlenme ve eğlenme merkeziydi. Bilhassa hafta sonları çok kalabalık olur, çocuklar kaldırımlar üzerinde haşlanmış mısır, su, simit satarlardı. Ortasından akan küçük derenin kenarları dikey olarak döşeme taşları ile döşenmişti. Deniz kenarında küçük bir sahnesi vardı. Doğu tarafı aile kısmına, batı tarafı erkekler kısmına bakardı. Ortada çiçekler iki alanın birbirini görmesini engellerdi. O yıllar herkeste araba yoktu. Beş on araba olur, onlar gazinonun dışındaki parka araçlarını çeker, sanatçı olan gecelerde biletini alır ve içeri geçerdi. Gazinodan çıkan yerli aileler kordon boyu bir tur atar, ortaokulun yanından döner; sonra evlerine giderdi. Sanatçı olduğu zaman kadınlar, kızlar, erkekler gazinonun dışında yol kenarında, Gazhane bahçesinde, çimenlerde oturur çay demler içerler; hem de bedava sanatçıyı dinlerlerdi. Gençler kaldırımlarda tur atar, sevdiği kız varsa onun oradan geçmesini gözlerlerdi. O yıllar asfalt kenarında, yolda bir kız ile bir gencin konuşmasına asla rastlayamazdınız. Konuşma, buluşma gizli gizli yerlerde olurdu. Ya bir gören olursa korkusu, her iki cinsin içinde vardı. Plajın karşısına küçük balıkçı tekneleri gelir durur; içindekiler sahnedeki sanatçıyı hem görür hem de söylediği şarkıyı dinlerlerdi. Bu gazinoda her akşam "Kasabalılar" isimli bir orkestra çalar söylerdi. Gitarist Ali Sezgin, Melih Ünal, Hüseyin Kasap, Eyüp Saraç, davulda Miraç Karacı, solist Ümit, Kemal Öztürk, Hasan Mumcu gibi isimler. Türkü dalında Mehmet Yavru, Ali Yaşar Karan, Selahattin Mumcu, Hüseyin Adatepe. Yine Trabzonlu sanatçılardan Hüseyin gelip program yaparlardı.
Gün batımı şehri sıcak renklere boyadığı zamanlarda programlar başlardı. Bazı insanlar sadece kahve içmek için doğal limana ve balıkçılara hayranlıkla bakmak için buraya giderlerdi. Zaman zaman açık hava tiyatrosu gelirdi. Avni Dilligil, Enis Fosforoğlu, Dümbüllü İsmail, Nejat Uygur, Vahit Öz, Münir Özkul burada sahne almışlardır.
Akçaabat Gazinosu Trabzonlu zengin aileler için gece hayatı varış noktasıydı. Çünkü burada daha rahat olurlar, damak tadında olan yemekler yerlerdi. Hatta bazı masaların devamlı müşterileri vardı. Zaman zaman da İran'a, Hindistan'a, Asya’ya doğru giden turist arabaları burada kamp yapar, bir iki gün konaklar öyle yola devam ederlerdi. Trabzon'un en lüks yerleri arasında sayılırdı Akçaabat Gazinosu. Maç yapmaya Akçaabat'a gelen takımlar veya maç bittikten sonra futbolcular, mutlaka buraya uğrarlardı. Akçaabat'ın geleneksel mutfağının tam değilse de bazı özellikleri burada sunulurdu müşterilere. Daha çok balık ve balık yemekleri. Hemen denizde tutulur, tavaya veya ızgaraya atılırdı. Argun denilen bir gitarcısı vardı. Ara sıra dans yarışması düzenlerdi.
Özetlersek, Akçaabat Gazinosu ve plajı doğal güzelliklerle kaplı, hoş ve huzurlu bir yerdi bir zamanlar. Çınar ve akasya ağaçları altında, denizde güzel manzara ve kayıklar. Kar yağınca farklı güzel, bahar ve yazda ayrı bir güzellikte. Balık yeme denilince Trabzon'da; burası akla gelirdi. Hele yanındaki eski ve yorgun mavna görüntüleri, ağ ören balıkçılar, denizde yüzme öğrenmeye çalışan çocuklar, uzakta demirlemiş olan Ordu Vapuru, Gülcemal Vapuru, Akçaabat Motoru, zinolar, karabataklar. Tertemiz masmavi sular. Muhteşem bir tabloydu o yıllar.
Bir zamanlar bu şehrin önemli noktasıydı burası.
Şimdi bakıyorum kirli kayık damları, bozulmuş kıyılar, çöpler, özensiz ve düzensiz taş toprak, çöp, yaprak. Yakışmıyor bu şehre. Bu şehirde, yeni güzel baharlar doğması meltemlerin esmesi için şehrin ortasında kalmış bu alanda, limanda çok güzel düzenlemeler yapılmalı. Gerekirse bu kayık çekek yerleri Kavaklı ile Akçaabat arasında yapılacak yeni bir limana taşınmalı. Akçaabat sahili eski haline gelmesi için çok emek vermek gerekir. Kumsallar ortaya çıkmalı, sahil beyaz çakıl taşlarıyla, temiz kristal sularıyla, çevresindeki zeytin ağaçlarıyla doğal bir durum almalı.
Akçaabat ile Mersin arasında en az üç tane güzel plaj yapılmalı. Bu plajlar Trabzon insanının deniz ihtiyacını giderir. Bilhassa Aileler için Salacık sahilini öneririm.
Bir şehri daha iyi tanımak o şehrin geçmiş kültürünü bilmek ve o şehirde kaybolmaktır. Bir şehrin sokağında bulunan ulu bir çınar, eski bir bina, yontulmuş taş, eski evler, eski küçük camiler, dar sokaklar çok şey anlatır insana. Akçaabat Gazinosu ve Plajı da bu şehrin kültür ve sanat hayatında iyi ve kötü de olsa bir yeri vardır. Hatta bugün bile tam kalbi buradan atmaktadır. Bu sebeple o alan mutlaka düzenlenmeli. Bir Ganita olamazsa da ona yakın bir alan haline getirilmelidir. İşte o zaman bu şehir turizm şehri olur ve buraya gelen insan kendini pastoral bir alanda bulur. Yoksa bu haliyle durum kötü. Eskiden ilgi çeken bu alan; neden aynı özelliklere kavuşmasın?
Hatıralara dönüş noktası oldu bugün de bana Akçaabat Gazinosu ve Plajı. Bilemem duyularınızın tümünü bu kelimelerle ruhunuzda uyandırabildim mi? Bir martı gölgesi olabildim mi duygularınıza? Ben yazdıkça ve geçmişi duydukça içime düştü sanki acı bir fırtına tadı. Bakıyorum şimdi insanların çoğu şehrinden kopuk. Bunlar bugün kalbime damlamış kelimeler. Hayalim hep bir zeytin ağacı altında yazı yazmak. Bu duygu bende çok eskiden kalma. Çünkü öğretmenlik bitirme tezimi bir zeytin ağacı altında yazmıştım. Zengin olanlar da bu plajın masaları üzerinde. Yine de güzeldi o yıllar.