GÖRDÜKLERİM DUYDUKLARIM
Huzur KORKMAZ TOPAL
Yaşam Koçu
huzur06peri@gmail.com
Yalnıza Türkiye'de kutlanmasından ötürü ulusal bir nitelik taşır. Tıp alanında çalışan herkese hitap eden 14 Mart Tıp Bayramı ilk kez 1919 yılında Birinci Dünya Savaşı sonunda İstanbul'un işgali sırasında tıp öğrencilerinin yabancı işgal güçlerine karşı tepkisi olarak kutlanmıştır.
Bu haftaki yazımı bitirip tarih kısmına geldiğimde 14 Mart olduğunu görünce sizlere yeni bir yazı hazırlama kararı verdim ve aşağıdaki yazımı kaleme aldım.
İlkokul birinci sınıfa başlayacağım sene bacaklarımda ve ayaklarımda dayanılmaz ağrılar olmuştu. Bu ağrılar yürümemi de engelliyordu. Okula gitmek şöyle dursun evde tek başıma tuvalete dahi gidemiyordum. Bu şikayetlerle ailem beni o tarihlerde Yıldırım Beyazıt Dr. Sami Ulus Çocuk Hastalıkları Hastanesi olarak bilinen ve şu anda Etlik Zübeyde Hanım Kadın Sağlığı Yerleşkesinde bulunan hastaneye götürerek hastalığımın tedavisini başlattılar. Birçok acıyı o dönemde tanımışım, birçok sevgiyi ve sevgisizliği o dönemde görmüşüm. İlginin ve alakanın insan üzerindeki etkisine o dönemde şahitlik etmişim.
Hastalıklar insan gelişiminde önemli bir yer tutuyor. Hasta hassas olur, hasta alıngan olur, hasta ilgi ister, hasta alaka ister, hasta önemsenmek ister, hasta görülmek ve işitilmek ister.
Siz saygıdeğer sağlık personeli ve doktorlarımız olarak bu yukarda saydığım isteklerin hangi birine nasıl cevap veriyorsunuz diye bir düşünün istiyorum.
Hastanenin kapısının hemen karşısında “DANIŞMA” yazısının altında daha uyanamamış, evden bir hışımla çıkmış ve yüzü gözü birbirine geçmiş suratsız mı suratsız birileri otururken, hastalar danışamıyor ki. Zaten insanlar tam da okunduğu gibi danışamadan çekip gidiyor. Yol bilmez iz bilmez okuması yazması yok benim Mehmet Emicemin. Danışamadı da zaten. Eee ne olacak şimdi. Utana, sıkıla, yüzünü kızartarak bir başka hastanın yanına giderek işini halletmeye çalışıyor.
Sonra bir şekilde komşunun kızının aldığı randevunun olduğu polikliniğe gidiyor. Sırası geliyor ve giriyor doktorun yanına. Doktor yüzüne bile bakmadan “Şikâyetin nedir?” diye soruyor. Mehmet Emice “karnım ağrıyor” diyor. Doktor “Gaz çıkartıyor musun” diye soruyor. Mehmet Emice kızarıyor, bozarıyor sesini çıkartamıyor. Doktor tekrar soruyor: “Gaz çıkartıyor musun?” Mehmet Emice nasıl desin çıkarttığını, utancından yine ses çıkartamıyor. Doktor sorduğu sorunun cevabını alamamanın verdiği sinirle tekrar soruyor fakat bu sefer Mehmet Emicenin gaz çıkarmanın ne demek olduğunu bilmediğini düşünerek “os...ruyor musun” şeklinde soruyor.
Bu kıssadan alınacak en büyük hisse şu: Kim olursan ol birisinin yüzüne bakarak konuşmalısın ki, karşındakinin hangi hislere sahip olduğunu anlayabilesin.
Sevgili doktorlarım sizlerde neler çektiniz neler. 7 sene okuyorsun, birçok uzmanın yanında ezik hissediyorsun. Bilgini ve becerinin görünmesine ihtiyacın var. Fikirlerinin değerli olduğunun görülmesini ve yaptığın fedakarlıkların bilinmesini istiyorsun. Günde bilmem kaç kişi bakmışsın, hatta yemek dahi yememişsin işinin başında insan hayatına verdiğin değeri gösteriyorsun kimsenin umurunda olmuyorsun.
Çalıştın çabaladın uzman oldun. Hastalarına çok daha özgüvenle yaklaşıyorsun ve bilginin kimsede olmadığını düşündüğün, hastanın tüm araştırmasını yapmak için zamana ihtiyacın olduğu o anda bir ukala hasta yakını çıkıyor ve sana “Bakın Doktor Bey bunun neden olduğunu bilemediysen bizi bırak, biz gidelim.” diyor veya başka bir hasta yakını ne gibi riskler aldığını neye mal olduğunu bilmeden “doktor hatası sonucu böyle oldu.” diyor
Aslına bakarsanız herkeste bir memnuniyetsizlik var. Bu da toplumsal bir hastalık.
Biz hastalar ve hasta yakınları olarak başvurduğumuz doktorlara güvenmeliyiz. İnanmalıyız ve hastalığımız konusunda bilgilenerek doktorumuza teslimiyetçi olmalıyız ki, hasta olarak olumlu düşünmenin bedenimize verdiği rahatlığı hissederken, doktorumuzun da ilgi ve alakasını kazanabilelim.
Peki siz bilgili ve meşakkatle çalışan doktorlarımız, sizler biz hasta ve yakınlarına nasıl davranmanız gerektiğinin farkında mısınız? 14 Mart Tıp Bayramınız Kutlu Olsun.
Sevgi, saygı ve nezaketle kalın.