10858,52%-2,02
41,65% 0,20
48,93% 0,25
5207,22% 0,96
8575,61% 0,66
Tarım ve Orman Bakanlığı Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürü Akçaabatlı hemşehrimiz Mehmet Akif Balta, kurumuyla ilgili olarak Akçaabat Yeni Haber Gazetesi’nin emekli Yazı İşleri Müdürü Ahmet Can Pepe’nin sorularını yanıtladı.
Genel Müdür Balta’nın Pepe’nin yönelttiği sorulara verdiği cevaplar şöyle:
Sevgili Genel Müdürüm, sohbetimize kısa bir özgeçmişinizi alarak başlayabilir miyiz?
1975 yılında Trabzon’da doğdum. İlkokulu Akçaabat Merkez İlkokulu, ortaokul ve liseyi Akçaabat İmam Hatip Lisesi’nde tamamladıktan sonra 1997 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’nden mezun oldum. Kısa bir süre özel sektörde çalıştıktan sonra 1999 yılında Erzurum’da kısa dönem olarak askerliğimi tamamladım.
18.07.2000 tarihinde DSİ Çoruh Projeleri 26. Bölge Müdürlüğü’nde mühendis olarak göreve başladım. 2000 yılından beri DSİ’nin çeşitli birimlerinde Mühendis, Şube Müdürü, Bölge Müdür Yardımcısı ve Bölge Müdürü olarak çalıştım. 29 Temmuz 2021 tarihinde DSİ Genel Müdür Yardımcısı olarak atandım. 28 Aralık 2022 tarihi itibari ile DSİ Genel Müdürü olarak çalışmalarımı sürdürmekteyim.
Biraz da başında bulunduğunuz kurum olan DSİ’den bahseder misiniz? DSİ ne iş yapar?
Devlet Su İşleri’nin köklü kurumsal yapısı 1925 yıllarına kadar dayanıyor. Ama bugünkü ismini 1953 yılında çıkarılan 6200 sayılık kanunla aldı.
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü kurulduğu günden bugüne kadar su konusunda ülkemize hizmet etmektedir. Sadece ülkemize değil, yurt dışında da bu hizmetlerini sürdürmektedir. Ülkemizde içme suyu temini, belediye teşkilatı olan yerlere içme suyu temini noktasında belediyelerin talebi doğrultusunda bu hizmeti vermektedir.
Sulama konusunda da hizmet vermektedir ki, bu tarım sektörü olarak karşımıza çıkıyor. Yine çevresel konularda, özellikle taşkın koruma kontrol faaliyetlerinde hizmet vermektedir. Bir diğeri görevi de hatta geçmişte en fazla bilinen görevi de enerji sektöründeki faaliyetleri. Yani hidroelektrik enerji üreten santralleri, barajları inşa eden, baraj yapan bir kurum olarak önemli bir fonksiyona sahip.
Genel hatlarıyla ifade edersek tarım, enerji, hizmet ve çevre sektörlerinde ülkemizde hizmet veren en büyük yatırımcı kuruluşlardan biri olan DSİ, su konusundaki en büyük yatırımcı kuruluş olarak geçmişten bugüne hizmetlerini vermektedir.
DSİ Ailesi'ne kaç yıldır hizmet ediyoruz?
Devlet Su İşleri ailesinde 25 yılımız doldu. 25 yıldır bu aileye, bu kuruma, milletimize, ülkemize hizmet etmekteyiz. Tabii sadece biz değil, bizim gibi bu kurumda yaklaşık 25 bine yakın çalışanla bu hizmeti ülkemizin en ucuza köşesine kadar hep birlikte el birliğiyle vermekteyiz.
Bugüne kadar görev yaptığınız yerleri söyler misiniz?
Ben Trabzon'da doğdum, büyüdüm, eğitim hayatımı tamamladım ancak Trabzon'da çalışma imkânım olmadı.
Hayatımı sürdürdüğüm Trabzon’da olmasa da yine bir Karadeniz şehri olan Artvin'de Devlet Su İşleri 26. Bölge Müdürlüğü'nde çalışma hayatına başladım.
Ondan sonra yine kendi isteğimle Erzurum'da görevlendirildim. Bir müddet de orada çalıştıktan sonra Aydın'a Devlet Su İşleri Bölge Müdürü olarak görevlendirildim. Aydın'da da bu görevi üç yıl ifa ettikten sonra Adana'ya yine Adana Bölge Müdürü olarak geçtim. Orada da bir buçuk yıla yakın bir çalışma hayatımız oldu.
Sonrasında Devlet Su İşleri Genel Müdür Yardımcısı olarak 2021 yılında Ankara'ya geldim. 2022 yılının sonunda ise Sayın Cumhurbaşkanımızın ve bakanlarımızın da uygun görmesiyle Genel Müdür olarak görevlendirildik. Halen daha bu görevi yapmaya çalışıyoruz. İnşallah milletimize, ülkemize layıkıyla bu görevi yerine getirmekteyim. Tabii takdir milletimizindir, takdir bizi bu göreve layık görenlerindir.
Peki genel müdürüm Türkiye'nin dünya üzerindeki su rezervi nedir?
Su açısından baktığımızda ülkemiz orta kurak iklim kuşağında bulunan bir ülke. Dünyanın ortalama yağış miktarına baktığımızda 990 mm bir yağış ortalamasını görürken bu rakam ülkemizde yıllık yaklaşık olarak 574 mm ortalamaya tekabül ediyor. Yani yağış miktarı olarak dünya ortalamasının çok altındayız.
Zaten baştan söyledim, orta kurak iklim kuşağındayız. Tabii bu iklim kuşağında yer alan ve Akdeniz'e çevresi olan ülkelerin hemen hemen hepsinde kuraklık sorunu yani ortak kurak dediğimiz su sorunu var. Bir kısmında daha fazla var, bir kısmında daha az var.
Ülkemizin yıllık su potansiyeli yaklaşık 112 milyar metreküp. Bunun 94 milyar metreküpü yerüstü suyu olarak karşımıza çıkıyor. Yani akışa geçen, akış halindeki su. 18 milyar metreküpü ise yeraltı suyu olarak, yani yeraltında bulunan emniyetli rezerv olarak tabir ettiğimiz, ülkemizin kara sınırları içerisinde bulunan yer altındaki su.
Biz tabii her iki suyu hem yer üstünde hem yer altındaki suyu ihtiyaç duyulan noktalarda vatandaşımızın hizmetine sunmak adına su ve sulama yatırımlarını yapan bir kurumuz. Geçmişten bugüne bu yatırımlarımızı yaptık, yapmaktayız da. Aslında 2000'li yıllarda, son 22-23 yılda yaptığımız yatırımlara baktığınızda 2002 yılının öncesinde yapılan yatırımlara göre çok daha fazlasını 2002 yılı sonrasında yaptık.
Ülkemizde yaptığımız su ve sulama yatırımlarının rakamsal boyutuna baktığımızda son 101 yılda 5.7 trilyon maliyetli 18 bin 168 adet tesis inşa ettiğimizi görürüz. 101 yılda yapılan bu yatırımların %57'sini son 22 yılda inşa etti ki bu da 3.350 trilyonluk bir yatırıma tekabül ediyor. Tesis sayısı olarak da 10 bin 663 adet tesis demek. Aslında son yıllarda su ve sulama yatırımlarını ayrılan payın burada daha fazla olduğunu görmekteyiz.
Peki, Avrupa ve dünyadaki yerimiz nedir, onu bahsettiniz. Kurumlar arası ilişkilerimiz nasıl yürüyor? DSİ'nin diğer kurumlara olan katkısı nedir?
Şimdi yaşam için gerekli olan unsurların başında hava, su ve gıda geliyor malumunuz. Biz de bu üç unsurdan biriyle uğraşıyoruz. Ki bu özellikle bağlı bulunduğumuz Tarım Bakanlığı zaten gıda ve su üzerine hizmet veriyor. Bu üç unsurda ikisini barındıran, ikisini ülkemizde sevk idare eden, vatandaşımızın hizmetine sunan bir bakanlığız zaten. Bu bakanlık içerisinde de su ile ilgili konuları Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü olarak biz yürütüyoruz.
Su, yaşamın kaynağı olduğu için hem bütün fertler açısından hem de bütün kurumlar açısından çok önemli bir parametre. Hemen hemen özellikle belediyeler, belediye teşkilatı olan yerler, tüzel kişiliği olan yerler bizlerden su yatırımlarını talep ediyorlar.
Böyle ulvi bir görevi yaptığımız için de açıkçası mutluyum. İnsanlara su getirmek, ihtiyacı olanları suyla buluşturmak, sadece insanları değil canlı yaşamın tamamı için ihtiyaç olan suyu canlılara, insanlara ulaştırmak adına ulvi bir görev üstlenmiş bulunmaktayız. Ve bütün kurumların açıkçası suyla alakalı konularında da onlara her zaman yardım ve destek olmaktayız.
Kurumlarımızın da tamamı yapılan bu çalışmalardan memnun olduklarını ifade ediyorlar. O manada bizler de ülkemizin bütün kurumlarıyla senkronize çalıştığımız için memnunuz. El birliğiyle vatanımıza, milletimize hizmet etmeye devam ediyoruz.
Türkiye'de yapılmış ve yapılmakta olan barajlar hakkında bilgi verebilir miyiz?
Tabii... DSİ geçmişten bugüne baraj yapan, baraj inşa eden, hidroelektrik santral inşa eden, elektrik üreten bir kurum olarak hafızalara kazınmış aslında. Başta saydığım diğer hizmetler olmakla birlikte bu baraj konusu özellikle hafızalarda yer tutmuş bir hadise.
Bugüne kadar ülkemizde çok fazla miktarda baraj yapıldı. 276 olan baraj sayımızı son 22 yılda 1.059’a çakırdık. Bu barajlar sayesinde 2000’li yıların başında 133 milyar metreküp su depolarken bugün bu rakamı 183,4 milyar metreküpe ulaştırdık.
Su depoladığımız diğer yapılar olan gölet ve bentlerde de benzeri gelişim görülebilir. Son 22 yılda 228 olan gölet ve bent sayımızı 743’e, 48 milyon dekar olan sulanan arazi miktarını da 72 milyon dekara çıkarttık. Yani tesis sayımızda 3 kattan fazla, sulanan arazide de 1,5 kattan fazla artış sağladık.
Vatandaşımıza sağladığımız yıllık içme suyu miktarını da 2 milyar metreküpten 5,4 milyar metreküp seviyelerine ulaştırdık.
Devlet Su İşleri'nin 2018 yılında üstlendiği bir görev daha var: Toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri.
Bu konuda da toplulaştırılan arazi miktarını 4.5 milyon dekardan 75,8 milyon dekara ulaştırmışız.
Hidroelektrik santral sayımızı 125'ten 756'ya ulaştırmışız. Taşkın kontrol sayımızı 5 binlerden 11 binlere çıkarmışız.
Biz barajları sadece yer üstünde yapmıyoruz artık. Yeraltında da suyu depolayacak barajlarımızı, yeraltı depolamalarımızı, yeraltı barajlarımızı yapıyoruz.
Şu anda yapılan bir yer var mı öyle?
Şu anda yaklaşık 145 adet yeraltı depolaması, yeraltı barajı ve suni besleme tesisini inşa ederek tamamladık. Yani akan suyu yeryüzünde, yeraltında akış halinde olan suyu da yeraltında yakalayarak, yine onu da yer üstüne çıkartarak vatandaşımızın hizmetine sunmaktayız. Bu manada yine bu mimarda hizmetlerimizi yapmaya Türkiye 100 yılına yakışır çalışmaları vatandaşımızın hizmetine sunmaya devam ediyoruz.
Barajlardan bahsettiğiniz için birkaç büyük projeden bahsetmek istedim. Geçmişten bugüne ülkemizin tabii ki en büyük barajı depoladığı su hacmine baktığımızda Atatürk barajıdır. 1992 yılında hizmete alınan bir barajımızdır ve bugün itibariyle ülkemize her yıl yaklaşık 1,7 milyar Amerikan Doları katkı sağlıyor. Bu katkı gerek ürettiği enerjiyle gerek suladığı sahalardaki tarım ürünlerinin ülkeyi olan getirisiyle ortaya çıkan bir katkı.
Bunun dışında ülkemizin yapıldığı yıllarda yine en büyük barajı olan Keban Barajı'ndan bahsetmek isterim. Bu da 1974 yılında hizmete aldığımız bir baraj. Keban Barajı inşa edildiğinde ve devreye alındığında ülkemizin enerji ihtiyacının yüzde 31’ini tek başına karşılayan bir barajdı. Yani yapıldığı yılda, hakikaten o tarihleri de hatırlayan herkes bilir, Keban Barajı ülkemizin en büyük yatırımı olarak karşımıza çıkıyordu.
Yine yakın zamanlara geldiğimizde ülkemizin en büyük barajlarından olan Ilusu Barajı’nı tamamladık ve devreyi aldık. Tabii bunun çok büyük bir enerji üretim faydası var.
Yine Yusufeli Barajı... Karadeniz bölgesinin artın sınırlarında yer alan, 2022 yılının yine Kasım ayında Sayın Cumhurbaşkanımızın da teşrif ettiği bir törenle devreye aldığımız ülkemizin gövde yüksekliği açısından en büyük barajı. 275 metre gövde yüksekliğine sahip. Dünyanın da kendi sınıfında 5’inci en yüksek barajı olarak karşımıza çıkıyor. Hatta DSİ’deki görevime Artvin’de başladığımdan bu barajın ilk şirket müdürü de bendim.
Yine aynı şekilde sınıfımda dünyanın en yüksek 6’ncı barajı Deriner Barajı. O da Artvin’de, Karadeniz bölgesinde. İnşaatını tamamladık, devreye aldık.
Sınıfında Avrupa'nın en yüksek 2’nci barajı olan Aydın Çine’deki Adnan Menderes Barajı'nı ve sınıfında Avrupa'nın 7’nci en büyük barajı olan Karaman’daki Ermenek Barajı'nı da tamamlayarak vatandaşımızın hizmetine sunduk.
DSİ yurt dışında iş yapar mı? Yapıyorsan nerelerde ne yapar?
Tabii, DSİ yurt içinde yaptığı faaliyetlere benzer şekilde ikili anlaşmalarla yurt dışında da ülkelerin talebi ve Sayın Cumhurbaşkanımızın da uygun görmesiyle bazı su ve sulama yatırımlarını yapıyor.
Özellikle içme suyuna ihtiyaç duyulan Afrika ülkelerinde ve Suriye'de yeraltı suyu kuyuları açarak orada yaşayan insanlara içme suyu temin noktasında projelerimiz oldu. Afrika'da yaklaşık iki milyon kişiye içme suyu sağladık.
Bunun dışında yine içme suyunda “asrın projesi” olarak bildiğimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne su temin projesi hayata geçirildi. Mersin Anamur'daki Dragon Çayı'nın suyunu, orada yaptığımız Anamur-Araköprü Barajı'nda biriktirerek denizin 250 metre altından geçirdiğimiz borularla Kıbrıs’ta inşa etiğimiz Geçitköy Barajı'na dolduruyoruz. Bu barajdan aldığımız suyu da en kırsal kesimleri dahil olmak üzere Kıbrıs'ın tamamına içme suyu olarak iletiyoruz. Bu suyun fazlasını da Kıbrıs'taki Maserya Ovası ve Güzelyurt Ovası gibi alanlara sulama suyu olarak iletiyoruz.
Yavru Vatan Kıbrıs’taki yatırımlarımız bununla bitmiyor tabii. Kıbrıs'ta atık su konusunda, taşkın konusunda da yatırımlar yapıyoruz. Kıbrıs'ın özellikle su ve sulama konusundaki bütün yatırımlarını hazırladığımız master plan çerçevesinde etap etap hayata geçiriyoruz.
Bunun dışında yine Afrika ülkelerinden Cibuti’de, gelen talebi Sayın Cumhurbaşkanımızın da uygun görmesi ve talimatıyla Cibuti Ambouli Dostluk Barajı’nı inşa ettik. Bu baraj tamamen taşkın amaçlı bir baraj. Cibüti'nin başkenti olan Cibuti'yi her yıl yağan aşırı yağışlar sebebiyle su basmaktaydı, taşkınlar olmaktaydı. Şehir komple su altında kalmaktaydı. Şehri su altında kalmaktan kurtarmak adına bu barajı inşa ettik. Barajın inşa edildiği yıldan bu yana çok şükür herhangi bir taşkın hadisesi yaşanmadı.
Bu minvalde yurt dışında yaptığımız bu yatırımlar hakikaten ülkemizin adına çok büyük bir gurur kaynağı. Biz de bu manada çok büyük teşekkürlerinde iletiyorlar. Gururluyuz.
Peki, uhdenizde bulunan personelinize ne söylemek istersiniz?
Şimdiye kadar saydığımız bütün yatırımları genel müdür olarak tek başına yapmak gibi bir şansım yok. Böyle bir kabiliyetimiz de yok. Bu yatırımların tamamı özveriyle çalışan personelimiz vasıtasıyla yapılıyor.
İşçisiyle, memuruyla, mühendisiyle, yöneticisiyle bu yatırımların tamamını yetişmiş, kalifiye olan 25 bini aşkın personelimizle yapmaktayız. Böylesi ulvi bir görevde hizmet verdikleri için en başta onlara teşekkür ediyorum. Ortaya koydukları bu eserler sebebiyle vatandaşlarımız adına, kurumumuz adına, şahsım adına kendileriyle hakikaten gurur duyuyorum hem de teşekkür ediyorum. İnşallah bundan sonra da onlarla birlikte ülkemizin ihtiyaç duyduğu su ve sulama yatırımlarını hayata geçireceğiz.
Hizmet verdiğimiz sektörde mesai mefhumu gözetmek mümkün değil. Mühendislik yapılarında sabah ve akşam, cumartesi ve pazar gibi zaman mefhumları gözetilmeden bir çalışma temposu var. Mühendislik yapılarında zamana bağlı bir mesai olmaz. Orada iş devam ettiği müddetçe, bir sorunla karşılaştığımızda o zaman, o esnada, o anda orada olmalıyız. Onun için hepimizin telefonları gece sabaha kadar açık. Gecenin bir vaktinde bile bir sorun yaşadığımızda birbirimize ulaşıyoruz. Hatta sıkıntılı olan sahaya intikal ederek o sorunun yerini de görerek çözümünü üretiyoruz.
En başta deprem hadisesinde arkadaşlarımızın çok özverili çalışmaları olduğunu ifade etmek isterim. Depremde zaten ayrım yapmadan ülkemizdeki herkes, bütün kurumlar oraya koştular. Deprem sonrasında, gecenin bir yarısında “Hatay’da falancı barajda bir hasar var, tehlike arz ediyor” gibi söylentiler çıktığında ben zaten Hatay’da ve ayaktaydım. Hemen ilgili arkadaşımızı haberdar ederek hemen ilgili baraja intikal etmesini sağladık.
Tabii bu söylentiler orada zaman zaman yalan haber olarak ortaya atılan söylentilerdi ama biz bizzat görüp vatandaşımızı rahatlatmamız gerekiyordu. O saatlerde bile hemen intikal ederek bu hadisenin yanlış olduğunu, doğru olmadığını, herhangi bir sıkıntı olmadığını teyit etmemiz gerekiyordu. Çünkü arama ve kurtarma faaliyetleri de buna paralel yürüyordu. Yani bir barajdaki ya da borudaki bir arıza şehri su basması demekti. Bu da tabii arama ve kurtarma faaliyetlerini ara vermek anlamına geliyordu.
Konu depremdeyken hemen sorayım, barajlarımızın depreme dayanıklılıkları nasıl?
Barajlarımızı deprem riskini de analiz ederek inşa ediyoruz. Yaşanan son büyük depremde barajlarımızın tümünü kısa sürede inceledik. Depremin büyüklüğü herkesin malûmu. Bazı hasarlar oldu, olmadı değil ancak barajın yıkılmasını gerektiren yıkılmasına sebep olacak bir hasarımız olmadı. Barajlarımızın tamamı ayaktaydı ve tamamı vazifelerini depremden sonra da aynı şekilde yapmaya devam etti.
Tabii ufak tefek hasarlar onarıldı ve yine eski haline hatta daha güçlü hale getirildi. Deprem, barajlarımızı test etme gibi bir durumu ortaya çıkardı. Zaten barajlarımız inşa edilirken belli bir deprem ivmesi göz önünde bulundurularak inşa ediliyor. Bu depremlerde hakikaten barajlarımız güzel bir performans sergiledi diyebilirim.
Evet, peki. Sayın Genel Müdürüm, bu makama atanınca neler hissettiniz?
Genel müdür oluncaya kadar tüm basamakları adım adım çıktık. Kurumumuz da hakikaten böyle hep birer basamak yükselerek çıkılır. Bu güzel bir şeydir. Çünkü her bir basamak öğrendiğimiz, tecrübe kazandığımız ve bu tecrübeyi yaptığımız çalışmalara, vatanımıza, milletimize, hizmet noktasında aktaracağımız tecrübeleri kazandığımız basamaklar. Bu basamaklarda belli süreler zarfında bekleyerek, çalışarak çıkmak çok önemli. Biz de bu şekilde bu basamakları birer birer çıktık. Bu kurumun şu an en üst noktası burası.
Allah nasip etti. Büyüklerimiz uygun gördü. Biz de inşallah hem milletimize layık olmaya, bize burayı uygun görenlere layık olmaya çalışıyoruz. Görevimizi bu minvalde yapmaya devam ediyoruz. Tabii büyük bir gurur bu. Çünkü uğraştığımız konu su. Su, başta söylediğim gibi yaşam kaynaklarımızdan birisi. Bu ulvi bir görev. Yaşam kaynağı olan suyu insanlara iletmek, her bir ferdimizin hatta yabani bir hayvanın ulaştırdığımız suyu içmesi bile bizi çok büyük memnun ediyor. Bunun vicdani bir rahatlığı da var.
Bu minvalde çok ulu bir görevle uğraşıyoruz. Ve yaptığımız her bir yatırımdan büyük bir haz duyuyoruz. İnşallah yaptığımız bu çalışmalar ahiretimizi de kurtaracak çalışmalar olur. Bu çalışmaları birlikte yaptığımız bütün çalışanlarımıza teşekkür ediyorum.
Son olarak Trabzonlulara ve Türkiye'ye ne mesaj vermek istersiniz? Bir de Akçaabatlısınız. Akçabat'taki Sera Gölü yatırımından ve turizme kazandırdığınız bu bölgeyle ilgili neler söylemek istersiniz? Hıdırnebi Yaylası'nda da bir çalışmanız var sanırım. Bunlardan da bilgi verirseniz sevinirim.
Tabii şimdi Trabzon, özellikle Karadeniz coğrafyası taşkın hadiselerine son derece açık bir bölge. Bunun yanında hidroelektrik santralleri konusunda da şanslı bir bölge.
Karadeniz bölgesinin tamamında olduğu gibi Trabzon'da da taşkın hadiseleri hemen hemen her yıl büyük ya da küçük çapta yaşanmıştır. Burada doğal bir durum ama tabii taşkın hadiseleri bazen dere yataklarındaki akışı engelleyen, daraltan durumlar olduğunda normal akıştan çıkarak taşkına dönüşebiliyor. Biz de bu minvalde vatandaşımız taşkın hadiselerine maruz kalmasın, canı ve malı zararı görmesin diye Karadeniz'de ve Trabzon'da buna yönelik yatırımlarımızı yapıyoruz.
Trabzon’da son 22 yılda bir adet baraj, bir adet gölet tamamladık. 36 milyon metre küp suyu depoladık bu baraj ve göletlerimizde. 50 adet hidroelektrik santrali yapmışız. Bunların karşılığı 605 megawattlık kurulu bir güç elde etmişiz ve yıllık 2 milyar kilowatt saatlik bir enerji üretim kapasitesine Trabzon'da ulaşmışız.
Tamamladığımız üç adet içme suyu tesisi var, bir adet atık su tesisi var. Trabzon’da 83 milyon metreküp içme suyu kapasitesine ulaştık.
Yine 150 adet taşkın kontrol tesisi inşa etmişiz ve tamamlamışız. Toplam 70 milyarlık bu tesislerle birlikte yatırım yapmışız. 207 adet tesisi tamamladık ama bunun 150 adedi taşkın kontrol tesisi olarak karşımıza çıkıyor.
Akçaabat özeline gelirsek… Akçaabat'ımızda da yatırımlarımız yapılmaya devam ediyor. Bir adet hidroelektrik santral ve 25 adet taşkın kontrol tesisi tamamlandı. Son 22 yılda 2,5 milyarlık yatırım yaptık Akçaabat’a.
Trabzon ilimizde bugün itibariyle 23 milyar lira yatırım maliyetli 112 adet işimizin inşaatına devam ettirmekteyiz.
Yine Trabzon'umuzda önemli bir projemizden bahsetmek isterim. Aklımıza ilk gelen yerlerden birisi Sera Gölü. Malumunuz 1950'li yıllarda aşırı yağış sonucu oluşan heyelan nedeniyle Yıldızlı-Sera Deresi'nin önünü kesilmiş ve arkasında su birikerek Sera Gölü'nü oluşmuş. Sera Gölü hakikaten hem ülkemizin hem de Trabzon'umuzun çok önemli bir değeri.
Bu doğa harikası göl her mevsim temiz kalsın diye burada bazı çalışmalar yaptık ve yapmaktayız. Yine gölün dolmaması için hemen menbaına 7 adet tersip bendi yaparak yukarıdan gelen taş, toprak, tere, su, bat, odun, su malzemelerinin tamamını burada tutmaya çalışıyoruz. Fakat Sera Gölü'ne daha ince partiküllerin gelip doldurmaması adına da hemen gölün girişin kısmında bir çökeltim havuzu inşa ettik. 2024 yılında başladık, 2025 yılında tamamladık. Sera Gölü'ne yukarıda inşa ettiğimiz tercih bentlerinden kaçan, kurtulan, yüzler halindeki, askıdaki maddelerin de gelmesini bu şekilde engellemeye çalışıyoruz.
Bu yıl içerisinde yaşanan en son taşkından sonra da Sera Gölü'ne yine bazı yüzer maddeler geldi. Bunları da göl yüzeyinden temizlemek adına yine yeni satın aldığımız amfibik ekskavatörü devreye soktuk. Su yüzeyinde yüzebilen ekskavatör bunlar. Su yüzeyinde yüzdürerek oradaki su yüzeyinde birikmiş malzemeleri, kıyıdan ulaşamadığımız malzemeleri bu makine vasıtasıyla yine kıyıya yaklaştırarak gölün temizliğine katkıla bulunduk.
Bunun dışında Trabzon ilimize özellikle içme suyunda büyük yatırımlar yaptık. Atasu Barajı’nı bir içme suyu barajı olarak inşa ettik. Devamında Akoluk Arıtma Tesisi’ni inşa ettik. 200 bin metre küp suyu Akoluk tesisinde arıtarak şehrimize vermekteyiz. Bu tesisimizi de belediyeye devrettik.
Yine 91 kilometre uzunluğundaki Trabzon içme suyu projemizin son aşaması olan isale hattını inşa ediyoruz, tamamlamak üzereyiz.
Bu kapsamda yine Kutlugün Mahallesi’nde yaklaşık 1000 metre uzunluğunda bir içme suyu tüneli inşa ettik. Her yıl Trabzon'umuza şu an itibariyle yılda 73 milyon metreküp içme suyunu temin eder durumdayız. Atasu Barajı olmasaydı hakikaten Trabzon'umuz içme suyu konusunda büyük sıkıntı yaşardı.
Tabi kırsalda da bahsettiğimiz Hıdırnebi’daki gibi, içme suyu amaçlı ve diğer amaçlara da yönelik taşkın ve sulama da olabilir, göletler inşa ediyoruz. Hıdırnebi Göleti'nin de çalışmalarına başladık. Yine diğer taraftan Uçarsu Simba Yaylası'ndabir gölet inşaatımız var. Bu göletten de içme suyu temin edeceğiz. Bu şekilde gerek kırsalda gerek kent merkezinde içme suyu ve diğer yatırımlarımıza devam ediyoruz.
Peki aklıma gelmişken bir şey daha sorayım. Fabrikalar zaman zaman kendi arazilerinin içinde kuyu suyu açmak istiyor. Veya insanlar da kendi bahçelerinden kuyu açmak istiyorlar. Buralarda izinleri sizden mi alırlar? Bunlar yasak mıdır? Veya hangi kanuna göre ne yapmaları gerekiyor?
Yeraltı suyunu kullanmak isteyenler şayet o saha yer altı suyu kuyusuna kapalı bir saha değilse kuyularını prosedürü takip ederek açabilirler.
Yeraltı suyuna kapalı sahalarımız var. Yeraltında bulunan emniyetli rezervin dolduğu, daha fazla su çekimi olursa su seviyesinin düşüp yer altındaki rezervin biteceği durumlarda o saha kapatılır, korumaya alınır. Emniyetli rezerv dediğimiz oradan bir yılda çekebileceğimiz ve seviyenin düşmeyeceği su miktarıdır.
Bu minvalde yeraltı suyu kapalı bir saha değilse, 167 Sayılı Yeraltı Suları Kanunu var. Bu minvalde gelip Devlet Su İşleri’ne “Benim şöyle bir ihtiyacım var. Bu ihtiyacımı gidermek için şehir şebekesine uzak bir durumdayım. Oradan su temin edemiyorum. İçme suyu ya da sulama suyu kullanım amaçlı, sanayi amaçlı olabilir, su temin etmek istiyorum.” diyenlere belli izinleri vererek önce arama ruhsatı, suyu bulduktan sonra da kullanma ruhsatı vererek bunu yasal bir şekilde kuyu açmasına ve kullanmasına müsaade ediyoruz. Bu minvalde böyle bir izinli şekilde kuyu açmayanların da tespit edildiğinde kuyuları kapatılır. Belli bir cezayla da karşı karşıya kalırlar.
Benim vatandaşlarımıza önerim şu: İhtiyacı olanlar Devlet Su İşleri Bölge Müdürlüğü ya da ilgili şube müdürlüklerine başvuru yaparak yasal kuyularını açsınlar.
Depremdeki çalışmalarınıza biraz daha değinir misiniz?
Deprem hadisesi biliyorsunuz gün doğmadan, sabaha yakın bir saatte vuku buldu. Hatta Ankara'da da hissedildi. Ben de Ankara'daydım ama hissetmedim. Deprem hadisesi olur olmaz gelen bir telefon üzerine deprem olduğunu öğrendim. Hemen kalkarak buraya Genel Müdürlük Binası'na çalışma ofisine geldim. Bütün yönetici arkadaşlarımızı da buraya çağırarak önce deprem bölgesinden bilgi almaya çalıştık
Deprem bölgesinde tabi yıkılma hadiseleri var, bunları duyuyoruz. Kurduğumuz irtibatlar ve televizyondan, medyadan aldığımız bilgiye bakarak daha gün doğmadan hemen bütün bölgelere bir talimat geçtik. 26 Bölge Müdürlüğümüz var. Ellerinde arama ve kurtarmaya uygun ne kadar iş makinesi var ise hemen hepsinin deprem bölgesine yola çıkarılmasını istedik. Bölge Müdürlüklerimiz ellerindeki treyler dediğimiz nakliye araçlarına iş makinelerini yüklediler ve deprem bölgesine yola çıktılar.
“Nereye gideceğiz?” diye sorduklarında, biz de ilk etapta hangi lokasyona gidecekleri noktasında bir bilgiye sahip olmadığımız için sadece “Deprem bölgesi istikametine doğru yola çıkın.” dedik. Zaman kaybedemezdik, “Biz yolda size ulaşacak olduğunuz lokasyonu bildiririz.” dedik.
Bu şekilde hızlı bir aksiyon olarak makinelerimizi yola çıkardık. Yaklaşık, yanılmıyorsam 3 bin civarında makine ve ekipmanla deprem bölgesine ulaştık. Özellikle bütün yola çıkan makinelere yolda hangi vilayete gidecekleri, nerede konumlanacakları, kimin emrine gideceklerini bildirildi.
Karşı tarafta da deprem bölgesinde bulunan bizim kendi çalışanlarımız, bölge müdürlerimiz, idarecilerimiz de kendilerine gelen makinelerden haberdardı.
Bunları iş makinelerini ilk etapta arama kurtarma çalışmalarında kullandık. Her bir enkazın başına mümkünse bir makine koyma noktasında AFAD ve ilgili kurumlarla ortak çalışmalar yaptık.
Tabi deprem bölgesinde akaryakıt ihtiyacı doğdu. Evlerinden çıkıp arabalarına sığınan insanlardan tutun da ısınma ihtiyacını gidermek isteyen insanların tüketimi artırmaları yakıtın bitmesine neden oldu. İş makinelerinin de çalışması için akaryakıta ihtiyaçları vardı. Akaryakıt istasyonları çökmüştü. Bizim akaryakıt istasyonlarımız vardı. Yakıt tankerlerimiz vardı. Bunlarla bütün vatandaşlarımıza, aramada kurtarmada çalışan bütün makine ekipmanına, başka kurumların makinelerine, hastanelerin jeneratörlerine hepsine yakıt temin ettik.
Elimizdeki jeneratörleri hastanelere ve ilgili birimlere, acil olan yerlere verdik. Mutfak treylerlerimiz vardı. Seyyar mutfaklar kurduk. Yaklaşık 70 küsur tane mutfak kurduk. Barınma noktasında konteynerlerimiz vardı. Bunları getirdik, depremcilerimizi yerleştirdik.
Zaten deprem bölgesine arama kurtarmaya giden bütün çalışanlarımıza şöyle bir talimatımız olmuştu: Yeni giden arkadaşlarımız ilk üç gün operatörler makinelerin üzerinde mümkünse uyumadan çalışsınlar. Yani orada enkaz altında birileri kurtarılmayı beklerken bizim operatörümüzün uyumasına göz yummazdık. Tabii ki biz onlara uyu desek de uyacak halleri yoktu. Bu hakikaten zor bir durum. Bırakın uyumayı o manzarayı görenler açlık diye bir şey bile hissetmiyordu. Yemek diye bir şey yok. Önünüze koysa bile yemiyorsunuz. Yani böyle bir durum.
Bizzat içerisinde bulunduğumdan, o bölgede bulunduğumdan gerek biz gerekse de başka kurumların çok dahiyane, özverili bir çalışmayla depremin izlerini silmeye çalıştıklarına şahit oldum. Allah tabii ki böyle bir hadiseyi tekrar yaşatmasın.
Sizin söylemek istediğiniz bir şey var mı özel olarak?
Su tasarrufu konusunda bir şeyler söylemek isterim. Su konusu özellikle kurak yıllar yaşadığımız son yıllarda önemli bir konu. Gerek evimizde kullandığımız içme ve kullanma suyun gerek sanayide kullanılan su, gerekse de sulamada kullanılan suyu en tasarruflu şekilde kullanmamız gerekiyor. Çünkü ülkemizde kişi başına düşen su miktarı her geçen gün azalmakta. Bugün itibariyle ülkemizde kişi başı düşen yıllık su miktarı 1.305 metreküp. 1000 metreküp ve altına geldiğimizde su fakiri ülke sınıfına geleceğiz. Şu an bu rakam su stresi altında bir ülke olduğumuzu gösteriyor.
Onun için vatandaşlarımız evlerindeki su tüketimine dikkat etsinler. Sadece diş fırçalarken bile açık bırakılan su, günde 24 litre boşu akan su demek. 24 litre az bir su değil. Çünkü kişi başı ortalama su tüketimi günlük 200-250 litre arası öngörülüyor. Sadece diş fırçalarken bile yani 24 litresini boşa akıtmak ne demek? Büyük bir israf.
Bu manada bizler özellikle sulama suyunda israfı önlemek adına açık kanalları borulu sisteme dönüştürerek %50 bir tasarruf sağlamaya çalışıyoruz. Yağmurlama sulamalarında % 35, damla sulamalarda ise % 65 oranında su tasarrufu sağlamaya çalışıyoruz.
Sanayicilerimize tavsiyemiz şu: Organize sanayi bölgelerinde atık suyu arıtarak tekrar tekrar kullansınlar. Biz şu anda şehirlerimizin atık sularını arıtarak sulamada kullanmaya başladık. Bunu Afyon'da yaptık, Kilis'te yaptık. İnşallah devamını Konya'da yapacağız. Artık şehirlerimiz atık suyunu böyle boşa akıtarak geçirmeyecekler. Ne yapacağız? Onu sulama suyu kriterine kadar temizleyeceğiz ve sulamada kullanacağız. Şehirlerimiz bunu yeşil alan sulamasında da kullanabilirler. Tabii ki arıtarak.
Son sözüm şu olabilir benim. Gökten inen her damla rahmeti yer üstünde ve yer altında takip ederek ülkemizin ve milletimizin hizmetine sunmaya devam edeceğimizi ifade ederek vatandaşlarımıza su gibi aziz olunuz diyorum. Ve kullandığımız her damla suyu da son damlasıymış gibi kullanmamızı tavsiye ediyorum.
Teşekkür ederiz.